12 Eylül 2008 Cuma

AŞıkk Aşk ve Sevgi ye Dair Benden

sevgi gül/ aşk diken
sevgi iç deniz/ aşk okyanus
sevgi meltem/ aşk tufan
sevgi özenli/ aşk delişmen
sevgi sabretmek/aşk sabırsızsevgi almadan vermek/ aşk bencilsevgi esirgemek/ aşk zirveye tırmanmaksevgi yüreğinde taşımak/ aşk yüreğin göğsü zorlamasısevgi sineye çekmek/ aşk haykırmaksevgi özlem/ aşk arsız bir dilenci
sevgi o yoksa aç kalabilmek/ aşk erimek bitmek
sevgi mutluluk/ aşk taşkın, lirik, huzursuz
sevgi umuda yolculuk/ aşk karanlık
aşk hazırlıksız/ zamansız yakalar
aşk başkaldırı/ kapıp koyuvermek
aşk bir büyü/ en güzel suç ortaklığıdır
aşk çıldırmak uğrunda ölmek
aşk sömürmek sömürülmek
aşk anı yaşamak
aşk yaşadıklarını kar saymak
aşk acımasız
aşk hiç masum değil
aşk bekletilmeye de gelmez
maharet
maharet mi..?maharet aşkı sevgiye dönüştürebilmek

Biz bu gidişle Hayati Tersten Yasayacağız

Yasamin En Tatsiz Tarafi, Sona Eris Seklidir. Süphesiz Ki Yasami Tersten Yasamak Daha Güzel, Hatta Mükemmel Olurdu. Nasil Mi?
Camide Uyaniyorsunuz; Bir Tahta Sandik Içerisinde. Herkes Karsinizda Saf Durmus, Iyiliginize Dua Ediyor Ve Tüm Haklar Helal Edilmis Vaziyette Tabuttan Dogruluyorsunuz. Yasli, Olgun Ve Agirbasli Olarak. herkes Etrafinizda, Büyük Bir Itibar, Iltifatlar, Çocuklar Torunlar Hepsi Hazir. Arabaniza Kurulup Evinize Gidiyorsunuz. Dogar Dogmaz Devlet Size Maas Bagliyor; Aylik Veya Üç Ayda Bir Maasinizi Aliyorsunuz. Ne Güzel! Hazir Maas, Hazir Ev…
Altmisli Yaslara Kadar Garanti, Huzur Içinde Yasiyorsunuz. Sagliginiz Gittikçe Düzeliyor, Kaslar Güçleniyor Ve Kuvvetleniyorsunuz. Bir Gün Çalismak Istiyorsunuz Ve Ise Basladiginiz Ilk Gün Size Hosgeldin Hediyesi Olarak Bir Plaket Ve Altin Kol Saati Veriyor Patronunuz. Genel Müdürlük Veya Bunun Gibi Yüksek Bir Makamdan Tecrübeli Bir Insan Olarak Ise Basliyorsunuz. Herkes Karsinizda El Pençe Divan. Vücudunuzda Da Bazi Hosa Giden Hareketler Basliyor. Gittikçe Zayifliyor Ve Forma Giriyorsunuz. Diger Hormonal Aktiviteler Artiyor. Fevkalade! Aman, Ne Güzel Günler Basliyor. Derken Bir Gün Patron Size "artik Üniversiteye Gitsen Daha Iyi Olur" Diyor. bu Arada Babaniz Ortaya Çikmis "fazla Çalistin, Artik Eve Dön, Isi Birak Ve Okumaya Basla. Harçligin Da Benden Olsun." Diyor. Keyfe Bakar Misiniz! Okudugunuz Dersler Gittikçe Kolaylasiyor. Ekmek Elden Su Gölden Bir Dönem Basliyor. Partiler, Diskotekler, Kizlar… Derken Anne Ve Babaniz Sizi Götürüp Getirmeye Basliyor, Araba Kullanma Derdi De Yok Artik.
Günün Birinde Sizi Okuldan Da Aliyorlar, "evde Otur, Oyuncaklarinla Oyna, Keyfine Bak" Diyorlar. mamaniz Agziniza Veriliyor, Zaman Zaman Altinizi Bile Temizliyorlar. Hatta Bu Durum Aliskanlik Yaratiyor Ve Hiç Tuvalet Kullanmamaya Basliyorsunuz. Derken Anneniz Bir Gün Size Süt Verme Kararini Aliyor Ve Baska Bir Keyifli Dönem Basliyor. Mama Artik Her Yerde, Her An Ve En Taze Seklinde Hazir. Bir Gün Karanlik, Sicak Ve Ilik Bir Ortama Giriyorsunuz. Beslenmek Için Agzinizi Açmaya Dahi Gerek Yok. Bir Kordondan Besleniyor, Sicacik, Yumusacik, Gürültü Ve Patirtisiz Bir Ortamda Yasiyorsunuz. Küçülüyor, Küçülüyor, Ufacik Bir Hücre Halini Aliyorsunuz.
Veeeeeee……
En Güzeli De……
Günün Birinde Keyifli Bir Geceyle Hayatiniz Sona Eriyor.
Can Yücel

Akılsızlığın Kurbanı


Bankaya gitmez olaydı
12.07.2008
Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde oturan, Uludağ Üniversitesi öğrencisi İsmail Kara (19), AA muhabirine yaptığı açıklamada, iki gün önce Bursa’da bir banka şubesine giderek hesap açtırmak isteyince kimliğini başka birinin kullandığını öğrendiğini belirtti.
Kara’nın verdiği bilgiye göre, hesap açmak için Kara’dan aldığı kimliği kontrol eden banka memuru, kimlikteki seri numaralarının kayıtlarla uyuşmadığını söyledi. Bu yüzden işlem yaptıramadan bankadan ayrılan Kara, aynı gün kayıtlı olduğu Osmangazi Nüfus Müdürlüğüne başvurunca kendi adına yeni bir kimlik çıkarıldığını öğrendi.
Kara’nın başvurusu üzerine yapılan araştırmada, 2 Temmuzda Müdürlüğe nüfus cüzdanını kaybettiği yönünde dilekçe veren kimliği henüz belirlenemeyen bir kişinin, gerekli evrakı teslim ederek İsmail Kara adına kimlik çıkarttığı tespit edildi.
Nüfus Müdürlüğünden yeni bir kimlik çıkaran İsmail Kara, Mustafakemalpaşa Cumhuriyet Savcılığına da suç duyurusunda bulunduğunu söyledi

Otomotiv üretiminde düşüş

10.09.2008 Türk otomotiv sanayinde geçen ay toplam taşıt aracı üretimi, 2007 yılının aynı ayına göre yüzde 12,9 oranında azalarak 43 bin 74 adede geriledi. Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) verilerine göre, geçen ay 21 bin 342 adedi otomobil olmak üzere toplam 43 bin 74 adet taşıt aracı üretildi. Ağustos ayında üretim, geçen yılın aynı dönemine göre otomobilde yüzde 9,6, toplamda ise yüzde 12,9 oranında düştü. Yılın 8 aylık dönemine bakıldığında ise üretim, geçen yılın aynı dönemine göre toplamda 28,3 oranında artış kaydederek, 679 bin 425 adetten 871 bin 391 adede çıktı. Yıllık artış ise yüzde 25,1 oranında gerçekleşti. Geçen ay toplam pazar yüzde 14 oranında daralırken, 46 bin 581 adet araç satıldı. Ağustos ayında otomobil satışları da yüzde 8,3 oranında azalarak 26 bin 102 adede düştü. Ocak-Ağustos döneminde ise satışlar geçen yıla göre toplamda yüzde 4,8 oranında artarak 371 bin 976 adede ulaştı. Ağustos ayında ithalatta da gerileme görüldü. Geçen ay otomobil ithalatı yüzde 6,8, toplam araç ithalatı ise yüzde 7,7 oranında azaldı. Ağustos'ta 18 bin 611 adedi otomobil olmak üzere toplam 28 bin 588 adet araç ithal edildi. Yılın 8 aylık döneminde toplam ithalat ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7,3 artışla 214 bin 340 adet olarak gerçekleşti. Geçen ay toplam taşıt aracı ihracatı da yüzde 8,2 oranında gerileyerek 38 bin 297 adet oldu. 8 aylık dönemde ise ihracat yüzde 32,4'lük artışla 692 bin 199 adede ulaştı. TOPLAM ÜRETİMDE FORD OTOSAN LİDERLİĞİ Ağustos ayında toplam taşıt aracı üretiminde Ford Otosan ilk sırada yer aldı. Ford Otosan geçen ay 11 bin 532 adet taşıt aracı üretti. 8 aylık üretimi ise 214 bin 17 adet oldu. . Geçen ay Ford Otosan'ı üretimde 7 bin 162 adet otomobil ile Oyak Renault takip etti. Oyak Renault yılın 8 ayında da 217 bin 340 adet üretim gerçekleştirdi. TOFAŞ'ın Ağustos ayı üretimi ise 6 bin 767 adet oldu. TOFAŞ, Ocak-Ağustos döneminde de 202 bin 89 adet taşıt aracı üretti.Kaynak: AA

yeni bir hastalık aman dikkat

arkadaşlar yeni bi hastalık bulunmuş yelocidit diye.. doktorlar araştırmaya devam ediyolarmış sanırım.. türkiye'de de kübra yelkenci diye bi kızcağızda görülmüş. hastalık kişinin sosyal yaşantısını felç ediyomuş çünkü çok afedersiniz olur olmadık yerde gaz kaçırılıyomuş. arkadaşları kızcağıza kurba yellenici demeye başlamış.. duyan var mı böyle bi hastalığı.. Allah şifa versin tüm bu hastalığa yakalananlara gerçekten çok zor

Photoshop'de (YARA izi verme)

Resmimizi açıyoruz daha sonra yara izini uygulamak istediğimiz yeri lasso tool ile seçiyoruz, seçili alanı yeni bir layer olarak kopyalıyoruz (ctrl+c hemen peşinden ctrl+v)
daha sonra yeni layer imizi çok koyu olmayan bir kırmızı tonuyla dolduruyoruz.layer modunu color burn olarak ayarlıyoruz.şimdi sıra ize biraz daha gerçeklik katmaya geldi önce smudge tool ile kanın akma yönüne doğru resmi yayıyoruz. (görüntüyü bozmayacak,gerçeğe yakın olacak şekilde)smunge tool ile işimiz bittikten sonra yaranın kesik olan yerine yani darbeyi alan yerine derinlik etkisi vermek için burn tool u kullanıyoruzburn tool u da bitirdikten sonra son iş olarak

FILTER > TEXTURE > TEXTURIZEuyguluyoruz

10 Eylül 2008 Çarşamba

Bakalım Hele Bu Patlamada Neler Olacak

evrenin oluşumundaki sırları ortaya çıkarması hedeflenen centre europeen pour la recherche nuclearie-avrupa nükleer araştırma merkezi'nde cern'de yapılacak büyük patlama deneyinde “atomaltı parçacık çarpıştırma cihazı çalıştırıldı.dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısı “büyük hadron çarpıştırıcısı” lhc, 13,7 milyar yıl önce meydana geldiği düşünülen büyük patlama'dan hemen sonraki başlangıç şartlarını oluşturarak maddenin sır perdesini aralayabilmek amacıyla faaliyete geçirildi.lhc, fransa-isviçre sınırında, cenevre yakınlarında, yerin 100 metre altında 27 kilometrelik dairevi bir tünel olarak inşa edildi.deneyde dünyanın dört bir yanından bilim adamları, maddeyi oluşturan parçacıkları inceleyerek evrenin işleyişi hakkında detaylı bilgilere ulaşılması hedefleniyor.deney başladıktan sonra, tünel çevresinde bulunan 4 büyük algılayıcıdan ikisi atlas ve cms, “higgs bozonunun izini sürecek”. bu parçacığın diğer bazı parçacıklara kütle kazandırdığı düşünülüyor. bu deneyde higgs bozonu tespit edilemezse teorik fizik alt üst olabilir.

9 Eylül 2008 Salı

Okadar mı diyeceksiniz (80 dolara dizüstü)

Gençler sadece 80 dolara dizüstü bilgisayar sahibi olabilecek... Az gelişmiş ülkeler başta olmak üzere bütün dünyada gençlere 80 dolara laptop dağıtılarak bir ilke imza atılacak. Dünya'daki her çocuğa bir laptop (OLPC) kampanyasının öncülerinden ABD'deki MIT Üniversitesi Profesörü Nicholas Negroponte, Amazon'daki ülkelerle de bu anlaşmayı imzaladıklarını açıkladı. Amazon'daki kampanyanın kasım ayının sonunda başlayacağın belirten Negroponte, sloganlarının da "Bir al, bir ver" olduğunu ifade etti. Kampanya boyunca laptopların yaklaşık olarak 80 dolara satılacağını sözlerine ekleyen Profesör, amaçlarının okul çağındaki çocukların eğitimine katkıda bulunmak ve teknoloji alanında yetişmeleri olduğunu açıkladı. 2010’A KADAR DEVAM EDECEK Kampanyanın ilk önce ABD'de başlayacağını daha sonrada dünya geneline yayılacağını vurgulayan Profesör Nicholas Negroponte, 200 dolarlık laptopların 100 doların altında bir fiayata satılacağını ve 2010 yılına kadar kampanyanın devam edeceğini ifade etti.veteknoloji.com

Cami ve Çocuklarımız

Evin iyisi sosyal tesislere yakın olandır. Böyle bir evde oturmak insana ek bir mutluluk getirir. Ancak bazı insanların, -farkında olmadan ve suret-i haktan görünerek- işlediği hatalar, küçük mutlulukları dahi yok ediyor.
Bilhassa yaz günlerinde sokakta oynayan çocukların cami bahçesine sokulmamalarına şahit oluyorum. Çocukları ellerini yıkamak için bile cami bahçesine almamanın ne İslâmî ne de insanı bir tarafı vardır diye düşünüyorum... Cami avlusunu ve lavaboları temiz tutması için görevlendirilen insanların çocukları cami çevresinden uzaklaştırmalarını anlamakta güçlük çekiyorum... Öyle ki ezan okunurken terli terli şadırvana koşup abdest almak isteyen çocuklar dahi, cami avlusundan uzaklaştırılıyor. Ellerini yüzlerini yıkamak için cami avlusuna gizlice giren bazı çocukların ürkek ürkek cami içine, bilmedikleri fakat merak ettikleri bir şeye bakar gibi baktıklarına şahit oluyorum. Bu çocukları yetiştiren anne-babalara içten içe sitem etmekten kendimi alamıyorum.
Cami görevlilerinin, bu konuda uyarılması ve eğitilmesi gerektiği kanaatindeyim. Çocuklarla iyi ilişki kurmakta güçlük çeken görevlilere gerekli camiler, mescitler, çocuklar sevdirilmeli ve problemlerinin çözüldüğü mekanlar olduğu gösterilmelidir. Bu mekanlarda ve çevresinde cami görevlilerince düzenlenen kültürel etkinlikler, sportif yarışmalar çocukların ilgisini çekecektir. Böylece çocuklar camilerin yalnız ihtiyarların, belli zamanlarda girip çıktığı yerler değil bütün insanların huzur ve mutluluk duyduğu mekanlar olduğunu görecektir.
Camiler, mescitler, çocuklara sevdirilmeli ve problemlerinin çözüldüğü mekanlar olduğu gösterilmelidir. Bu mekanlarda ve çevresinde cami görevlilerince düzenlenen kültürel etkinlikler, sportif yarışmalar çocukların ilgisini çekecektir. Böylece çocuklar camilerin yalnız ihtiyarların, belli zamanlarda girip çıktığı yerler değil bütün insanların huzur ve mutluluk duyduğu mekanlar olduğunu görecek, cami görevlilerini kendilerini kovalayan asık suratlı insanlar değil, sevecen ve iyilik timsali insanlar olarak tanıyacaktır. İçinde bulunduğu bunalımlı durumu rahatlıkla paylaşabilecektir.
Çok merak ediyorum çocukken girmesi yasak edilen bir yere büyüyünce nasıl alıştırılacak bu çocuklar? Oysa çok bilinen bir hadisi şerifde "Çocuklarınız yedi yaşına girince onlara namazla emredin" (Ebu Davut) buyurulmaktadır.
Çocukları camiden uzaklaştırma hareketini kim yaparsa yapsın ve bu gereksiz titizliğe göz yuman kim olursa olsun ne insanlıktan ne de Hz. Peygamber'in hayatından haberi var demektir. Hz. Peygamber (s.a.v) yakın çevresindeki çocuklara ve torunlarına o kadar ilgi ve sevgi göstermiştir ki; camide namaz kıldırıyorken bile çocuklar omuzunda ve sırtındadır. Hz. Zeynep'ten torunu Umame bu çocuklardan biridir. Hz. Peygamber onu namazda omuzuna alır, rukua gittiğinde yere kor, kalktığında tekrar omuzuna alırdı. (Kütüb-ü Sitte).
Bazen Hz. Peygamber secdeye gidince Hz. Hasan ve Hüseyin gelip sırtlarına binerlerdi. Hz. Peygamber secdeden kalkarken onları yumuşak bir şekilde alıp yere koyarlardı. Secdeye gidince onlar yine sırtına binerlerdi, bu durum namaz bitene kadar devam ederdi.
Çocuk terbiyesinde dini terbiyeye öncelik verilmesine rağmen günümüzde müslümanların çocuklarının yetişmesinde, bütün gayret ve maddi manevi imkanlarını, sadece dünyevi geleceklerini kazanma doğrultusunda harcamaları, onların, ahiretlerine yatırım yapmamaları inançlarına son derece aykırı bir durumdur. Namaz bitince de çocukları alır dizlerine oturturlardı.
Bir defasında Hz. Peygamber secdedeyken sırtına Hz.Hasan veya Hz. Hüseyin binince, ininceye kadar secdeyi uzatmıştı.
Bir başka zamanda da hutbe okuyorken Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin camiye girince sözüne ara verip aşağı inmiş ve onları kucağına almıştı." (Nesai)
Bütün bu örneklerden anlaşılacağı gibi Hz. Peygamber (s.a.v) çocuk ve torunları ile çok yakından ilgilenmiş, onlara her zaman ve mekanda sevgi, anlayış ve sorumlulukla yaklaşmış şefkatle muamele etmişken; bizim çocukları cami ve çevresinden uzaklaştırmak için yaptığımız hareketleri nasıl yorumlayabiliriz? Cami ve cemaata alıştırma hususunda bizlere en güzel örnek Hz. Peygamber (s.a.v) olmalıdır. O ne güzel örnektir.
Kuranı Kerim açısından, aile terbiyesinde imandan sonra namaz öncelikli bir yer alır. "Ehline (yani aile halkına) namazı emret! O hususta sabır da göster. (Taha/132) ayetinde "ailene namazı emret" dedikten sonra, ayrıca omun hakkında sabretmenin emredilmesi çok manidardır. Usanmadan emir ve ilginin devam ettirilmesi ve mutlaka neticenin alınması gerekmektedir.
Hz. Peygamber'in çocukları irşadlarında namaz üzerinde çok durduğu görülmektedir. Enes (r.a) Tahrim Suresi'ndeki "Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun" mealindeki ayet nazil olduğunda Hz. Peygamberin sabah namazına çıkarken altı ay Hz. Fatıma'nın kapısına uğrayıp onları namaza çağırdığını bildirmektedir. Oysa zamanımızda ağzını açtığında müslümanlığı kimseye bırakmayan, kendisini gerçek kurtulmuş olarak gören birçok aile, çocuklarının ibadetlerine dikkat etmemektedir. "Daha küçük, büyüyünce kılar. Biz de gençken böyleydik." düşüncesizliği ile buluğa ermiş çocuklarını uyarmamakta, onlara yol göstermemektedirler. Sabahları "biraz daha uyusun" diye sabah namazına kaldırmamaktadırlar. Oysa genç her konuda olduğu gibi bu konuda da annebabasından ilgi bekler. İddia edilenin aksine ısrar ister.
Namaz kılmayan bir öğrencime "Sen akıllı bir kızsın ve sana namazın farz olduğunu da biliyorsun neden kılmıyorsun?" dediğimde "Ama öğretmenim annem bir kere kılmamı söylüyor, ısrar etmiyor" cevabını verdi. Anneye durumu anlattığımdan kısa bir süre sonra öğrencim sevinçle "Artık hiç namazımı bırakmıyorum öğretmenim" diye mutluluğunu benimle paylaşmıştı.
Aile terbiyesinde dini terbiyeye öncelik verilmesine rağmen günümüzde müslümanların çocuklarının yetişmesinde, bütün gayret ve maddi manevi imkanlarını, sadece dünyevi geleceklerini kazanma doğrultusunda harcamaları, onların, ahiretlerine yatırım yapmamaları inançlarına son derece aykırı bir durumdur. Her aile, çocuğunu en iyi kendisi tanır. Bu konuda çocuklarına nasıl davranmaları gerektiğini tesbit etmeli ve çocuğun ibadetini yerine getirmesini sağlamalıdır.
İslam dininde, cemaatla namaz teşvik edilmiş, hatta bazı ibadetler için cemaat farz kılınmıştır. Cemaatle namaz müslümanların birbirleri ile görüşüp hallerinden haberdar olmalarını, bilgi alışverişinde bulunmalarını, aralarında disipile yaşadığı çevreye ve samimiyet kurduğu insanlara dikkat etmeli ve bu konuda çocuklarına iyi örnek olmalıdır.
Çocuklarının namaz kılmayan, camiye gitmeyen bir çevre ile ilgi kurmasına engel olmalıdır. Çocuğunu sadakatine güvendiği arkadaş ve dostlarıyla birlikte cemaatle namaz kılmaya alıştırmalı ve buııa devam etmelidir. Camilerde yapılan sohbetleri ve öğretilendini esasları ve inançları takip etmelidir. Kuranı Kerimi okumaktan ve dinlemekten derin bir zevk duymalı ve çocuklarına aynı zevki aşılamalıdır. Bu hususta ihmal ve gaflet göstermemelidir
Sahih hadislerde, cemaatle kılınan namaza verilecek sevabın tek başına kılınan namazın sevabından 25 veya 27 kat olduğu, ayrıca cemaata katılanların sayısı arttıkça kılınan namazın sevabının da artacağı haber verilmiştir.
Bilhassa babalar, erkek çocuklarını eğitmekte çok dikkat etmelidirler. Cünkü erkek çocuklar önlerinde örnek olarak babalarını görür ve onun gibi hareket etmeye özen gösterirler. Vakit girince cemaatla namaz kılmaya yarışırcasına gitmelerini sağlamak için çocuklarını teşvik etmelidirler. Gündüz rızık peşinde koşan babalar akşam ve yatsı namazlarını çocukları ile kılmaya özen göstermelidir. Camiye gitmeyi adet edinen bir çocuk, kendi iç yapısında imanın ruh ve mayısını kökleştirir. Allah'a itaatin zevkini ve heyecanını taşır. Aynı zamanda iyilikler ve kötülükler hususunda Islâmınbuyruklarına baş eğip teslimiyet göstirir.
Cemaata katılması çevresinde çeşitli yaştan ve seviyeden insanlarla ilfşkilerini güçlendirir. Bilindiği gibi insanlarla sağlıklı ilişki kuranıayanlar, Allah'la sağlıklı ilişki kuramazlar.
Aile yaşadığı çevreye ve saıııinıiyca kurduğu insanlara dlkkat etmeli ve bu konuda çocuklarına iyi örnek olmalıdır. Çocuklarının namaz kılmayan, camiye gitmeyen bir çevre ile ilgi kurmasına engel olmalıdır. Çocuğunu sadakatine güvendiği arkadaş ve dostlarıyla birlikte cemaatle namaz kılmaya alıştırmalı ve buna devam etmelidir. Camilerde yapılan sohbetleri ve öğretilen dini esasları ve inançları takip etmelidir. Kuranı Kerimi okumaktan ve dinlemekten derin bir zevk duymalı ve çocuklarına aynı zevki aşılamalıdır. Bu hususta ihmal ve gaflet göstermemelidir.
Ayrıca Kur'an ilimleriyle ve çocuğun anlayabileceği konularla ilgili toplantılara katılmaya özen göstermeli ve çocuklarını da yanlarına almalıdırlar.
Bilhassa kadınların bu konuda çok şikayetçi olduklarına şahit oluyoruz. Babalar kendi arkadaşları ile ilişkilerini düzenlerken aile fertlerini pek kaale almamakta ve -erkek-kız bütün çocukların, terbiyesi ve her yönden bilgilendirilme işi, annelerin üstüne atılmaktadır. Oysa 10 yaşından sonra erkek çocukların babaları ile birlikteliği ve erkeksi bir takım olayları paylaşımı onun bedensel, psikolojik ve sosyo kültürel gelişimi için çok önemlidir. Çünkü bu yaşlardaki erkek çocuğun babasından öğrenmesi gereken çok şeyleri vardır. Babaların öğretmeğe fırsat bulamadıkları şeyleri uygunsuz ortamlarda uygunsuz klşilerden öğrenerek yetişen nice iyi aile çocukları telef olmakta, kötü evlat olmaktadır. Çünkü her çocuk fıtrat üzere doğar ve onun iyi, kötü olmasına çevresi sebep olur.
Şair Şevkl anne baba ilgisizliğinin yetimlikten daha kötü olduğunu, dörtlüğünde ne kadar açık bir dille ifade etmektedir;"Gerçek yetim, ana-babası hayatını tamamlamış, Kendisini başaşağı yalnız bırakmış kimse değil Asıl yetim, anası kendini boş işlere veren, Babası da durmadan kendini meşgul gösteren kimsedir."

Allahın Hikmeti (Deniz neden mavidir? )

Su renksiz ve saydam ve bir sıvıdır. Ancak beyaz renkteki bir küvete veya havuza doldurulan suyun aldığı renkten de görüldüğü gibi, kalın tabakalar halinde yeşil-mavi bir renk alır.
Denizin mavi renginin sebebi, gökyüzünün renginin mavi olmasıyla aynıdır ama sanıldığı gibi gökyüzünün maviliğini yansıttığı için deniz mavi renkte görülmez. Aslında atmosferde mevcut, azot, oksijen, karbondioksit gibi bütün gazlar deniz suyunda da bol miktarda bulunurlar.
Deniz suyunun rengi su moleküllerinin ışığı emiş ve yansıtış özelliklerine bağlıdır. Beyaz ışık dediğimiz güneş ışığında bütün renkler vardır. Deniz suyu molekülleri aynen atmosferde olduğu gibi, bu ışığın dağılımındaki kırmızı tarafındakileri emerler, mor tarafındakileri yansıtırlar. Deniz de bu nedenle mavi renkte görünür.
Ne var ki denizin rengi her yerde aynı değildir. Çeşitli yerlerde parlak mavi, koyu mavi, yeşil, turkuvaz hatta kırmızımsı renkler alır. Bu farklılıkları suyun sıcaklığı, derinliği, içinde yaşayan canlılar, dip tabiatı, tuz oranı gibi etkenler yaratırlar. Burada güneş ışığının atmosferde, bulutlarda tutulan miktarı da önemlidir.
Güneş ışığının neredeyse yarısı suyun bir metre derinliğinde soğurulmuş olur. On bir metreye varıldığında ise sadece onda birinin bu derinliğe ulaşabildiği görülür. 500 metreden sonra sadece fosforlu organizmaların biraz aydınlattıkları, mutlak karanlık hüküm sürer. Bu nedenle denizin renginde derinlik de önemli bir faktördür.
Karadaki yaşam gibi denizdeki yaşam da yeşil bitkilerin fotosentez yapabilmelerine bağlıdır. Bu enerjiyi güneş ışığı sağlar, dolayısıyla güneş ışığı denizdeki bitkilerin dağılımında belirleyici rol oynar.
Karaların kenarlarında yer alan az eğilimli kıta.sahanlığı bir bakıma karaların uzantısıdır. Bu bölge kara kökenli bitkilerin yığılma alanıdır. Bu bitkiler su içinde bile olsalar klorofil üretirler. Klorofil de en çok kırmızı ve maviyi emerken yeşil rengi yansıtır. Bu nedenle denizde derin yerler daha koyu mavi iken kıyıya yaklaştıkça renk biraz yeşile dönüşür.
Deniz suyunun rengi ve berraklığı ısıdan da etkilenir. Genel kanının aksine sıcak sularda hayat daha azdır. Soğuk sularda yaşam için önemli olan oksijen ve karbondioksit gazları daha fazladır. Su molekülleri de soğuk suda daha yavaş hareket ettiklerinden bu gazların suyun içinde çözülmüş olarak daha rahat kalmalarını sağlarlar.
Çürüyen bitkilerle birlikte deniz altındaki gıda zincirini oluşturan fotoplankton denilen su altı bitkileri ve zooplankton denilen küçük canlıların bol miktarda bulunması sonucu soğuk suların daha karanlık ve kasvetli görünümü oluşur.
Sıcak tropik sularda ise mercan kayalıkları sayılmazsa mikroskobik canlılar hemen hiç yoktur. Su daha saf ve temizdir. Bunun için de daha berrak ve mavi görünür. Tropik suların kıyılarının cam göbeği rengi ise dipteki kum tabakasının sarı renginin, sıcak suların berrak mavi rengiyle karışması sonucu oluşur.
Deniz suyu ortalama olarak bir litresinde 35 gram tuz içerir. Kutup bölgeleri ve kapalı denizlerdeki ırmak ağızlarının yakınları bir yana bırakılırsa bu oran dünya genelinde büyük bir farklılık göstermez. Buna rağmen güneş ışığına bağlı olarak buharlaşma nedeniyle sıcak denizler biraz daha tuzludurlar. Ancak bu denizlerin daha mavi görünmelerinin ana sebebi tuz oranı değil sıcak olmalarıdır.

8 Eylül 2008 Pazartesi

Zemzem suyu hakkında bilinmeyenler

1-)Avrupa`da labaratuarlarda yapilan arastirmaya gore Zemzem suyu diger sulara gore cok daha az kükürt tasimaktadir.

2-) Yine ayni arastirmaya gore diger sulara gore cok daha besleyicidir ve cok daha fazla mineral barindirmaktadir.

3-) Kaynagi henuz bulunamamistir. Nereden geldigi su anki teknolojiye gore bile bilinemiyor.
Yakinlarinda hicbir kuyu yok ve denize de 80 km uzaklikta.Bu sartlarda suyunu denizden veya baska bir kuyudan almasi imkansiz.
Nasil oluyor da yillardir suyu bitmiyor,bunu kimse bilmiyor.
4-) Açligini gidermek için içen kisinin açligini, susuzlugunu gidermek için içenin susuzlugunu giderir.
5-) Sadece 1,5 metre derinligindeki ufacik bir kuyudan cikan su,hac mevsimi boyunca milyonlarca hacinin tum su ihtiyacini gostermemektedir.
6-) Dunya Saglik Orgutu (WHO)`nun raporlarina gore Dunya`daki en icilebilir ve saglikli sulardan biri.
7-) Amerika`da yapilan test sonuclarina gore Dunya`da icinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan TEK su zemzem suyu.
Ayrıca zemzem hiçbir zaman belden aşağı inmez ve anladığını üzere idrar yoluyla atılmaz yani sadece ter ile vücuttan atılır bunların hepsi bilimsel deneylerle kanıtlanmıştır.

İLKLER

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın Ermenistan’a gidip Hocalı Katliamı’nın emrini veren Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın elini sıkmasını, “Bir ilk” diye yere-göğe koyamayanları gazetelerden okudukça bir dostun bize gönderdiği, “AKP’nin ilkleri” listesini hatırladık.Bakınız bu “ilk” ler listesinde neler var!
1- İlk defa bir Başbakan “ Tezkere geçmezse memura maaş ödeyemeyiz” dedi.
2- İlk defa ekonomi büyürken işsizlik arttı.
3- İlk defa cari açık verilirken döviz kuru düştü.
4- İlk defa bir Başbakan zam isteyen memura “IMF’yi ikna edin” dedi.
5- İlk kez cari açığın üstünde borçlanma yapıldı.
6- İlk kez bir kilise bankası Türkiye’de banka satın aldı.
7- İlk defa domuz, kesimlik hayvanlar arasına alındı.
8- İlk defa bir Başbakan ve Dışişleri Bakanı, İslamiyet’i yok etmeye yemin eden bir Papa’nın heykeli önünde fotoğraf çektirdi.
9- İlk defa bir Başbakan “Toprak satılıyorsa alıp götürmüyorlar ya” dedi.
10- İlk defa bir cami kiliseye çevrildi.
11- İlk defa kilise ve havralar imar planında yer aldı.
12- İlk defa bir Başbakan, Yahudi düşünce kuruluşundan “Üstün Cesaret Ödülü” aldı.
13- İlk defa Türk askerinin başına çuval geçirildi.
14- İlk defa bir Başbakan “Bir dönem dini kullandık” dedi.
15- İlk defa yabancı rantiyecilere vergi muafiyeti tanındı.
16- İlk defa iletişim sektörünün tamamı yabancıların eline geçti.
17- İlk defa tezkere reddedilmesine rağmen Dışişleri Bakanlığı genelgesi ile tezkere gereği yapıldı (Silahlar Türkiye üzerinden Kuzey Irak’a geçti.)
18- İlk defa bir Başbakan İslam dünyası ve Türkiye’nin sınırlarını değiştirecek bir projenin (BOP’un) eş başkanı oldu.
19- İlk defa bir Başbakan Müslüman topraklarını işgal eden Hıristiyan (ABD) askerlerinin evlerine sağ salim dönmeleri için dua etti.
20- İlk defa bir Başbakan Türkiye’yi pazarladığını açıkça itiraf etti.
21- İlk defa tarımsal üretimde dış ticaret açığı ortaya çıktı.
22- İlk defa bir Başbakan çiftçilere “Gözünü toprak doyursun, ananı da al git” dedi.
23- İlk defa zina suç olmaktan çıktı.
24- İlk defa çiftçi ve emekliden vergi alınması sözü verildi.
25- İlk defa bir Başbakan Danışmanı Amerikalılara Başbakan için “Bu adamı kullanın, onu rögara süpürmeyin ” dedi.
26- İlk defa GSMH artarken KDV tahsilâtı yerinde saydı.
27- İlk defa bir Başbakan’ın oğlu gemi aldı.
28- İlk defa başbakanın talimatıyla Kuran Kursu yıkıldı.
Listeyi yapanı öğrenemediğimiz için kendilerinden helallik diliyoruz.
Tabii ki “AKP’nin ilkleri” yalnızca bu 28 maddeden ibaret değil. İlk defa bir başbakan Amerikan şirketi Cargill lehine mahkeme kararları hilafına sürekli kanunlar çıkardığı için tazminata mahkum edildi. Yine bu dönemde ilk defa bir Başbakan şehide “Kelle” dediği için 3 kuruş tazminata mahkûm edildi ve ilk defa bir Başbakan, Katil Öcalan’a “Sayın” dedi.Bu dönemde ilk defa devlet eliyle okullarda dağıtılan “Din Kültürü” ders kitaplarında Hz. Muhammed (s.a.v.)’ın minyatürleri yayınlandı. İlk defa Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanların çocukları daha reşit bile olmadan AKP iktidar olur olmaz şirket kurdular, ticarete girdiler ve altı yedi yıl içerisinde her biri bu şirketlerde yılda 30-40 trilyon ciro yapar halegeldiler.
İlk defa nüfus cüzdanlarından “Dinî” hanesi kaldırıldı.
İlk defa bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı askerinin başına çuval geçirerek Türkiye’yi aşağılayan ABD’den özür bekleyen Türkiye’ye dönüp, “Büyük devletler özür dilemez” diyerek ABD’nin büyük bir devlet olduğunu açıkça kendi ülkesinin ise “küçük” olduğunu zımnen kabul etmiş oldu. Yine ilk defa bir Başbakan, terörle mücadelede sınır ötesi harekat için siyasi irade bekleyen TSK’ya, “Sen önce içeridekileri hallet” dedi.
İlk defa bir partili, bir milyon dolar rüşvet aldığına dair belgeler ortaya çıkınca Genel Başkan Yardımcılığından Başbakanın emriyle istifa ettirilerek, rüşvet iddiası Başbakan tarafından kabul edilmiş oldu ve yine Türkiye’de ilk defa rüşvet aldığı kabul edilen bir genel başkan yardımcısına partisi tarafından sahip çıkıldı, çünkü dokunulmazlığı kaldırılmayarak mahkemeye gitmesi engellendi.
Ve daha ne “ilkler” ne “ilk” ler…

Sizi Kandırmalarına İzin Vermeyin (Yalan Tesbit Edin)

1.TutarsızlıkYaptıkları ile anlattığı arasında tutarsızlık var mı yok mu bakabilirsin

2.En ummadığı soruyu sor
Yalan söyleyen bir insanın mutlaka iyi ve sağlam bir hikâyesi vardır. Ve sizin ne sorabileceğinizi bilerek yanıt verirler İnternetteki web yalanlarını yakalamak için yalan söylediğiniz kişiyi iyice izleyin. En umulmadık bir anda hazır olmadıkları bir konuda bir soru yöneltin.

3- Davranışlarını değerlendirYalanın en önemli göstergelerinden biri davranışlardaki değişiklidir. Genel olarak heyecanlı olan biri sakinse veya sakin biri heyecanlıysa dikkat edin farklı bir şeyler oluyor demektir.

4- Duygulardaki samimiyetsizlikÇoğu insan sahte gülümseyemez Zamanlama hatası vardır ve normal gülümsemeden çok daha uzun sürer veya diğer davranışlarla karışır. Bazen kızgın yüzle, gülümseme iç içedir. Dudaklar doğal gülümsemeden daha küçük ve daha cansızdır.

5- İçten gelen tepkilere dikkatİnsanlar genellikle yalanlarını geçiştirirken şöyle der; 'İçten gelen bir tepki veya kadına, erkeğe özgü bir sezgi' ama bu doğru duyguların sapmasından başka bir şey değildir. İçgüdüler yalanların açıklamasında inandırıcı değildir.

6- Çok küçük hareketleri izleÇok küçük hareketler mimikler ifadelerin ön açıklamasıdır. Genellikle ikinci dakikanın 25. sn civarında bir gizli duyguyu anlatır. Yani bir kişi çok çok mutlu görünüyorsa gerçekte bazı şeyler için üzülüyor olabilir. Gerçek duygusunun anlaşılmasından duyduğu korku bir an için yüzünde belirir. Gizlenen korku, mutsuzluk, kızgınlık, kıskançlık her neyse bir göz kırpması anı kadar kısa sürede yüze yansır. Bunu yakalamak büyük bir hünerdir. Yapılan araştırmalarda hemen hemen katılanların %99'u bu mikro mimikleri işaretleri göremedi fakat bu bir saatten daha kısa zamanda öğrenilebilir Mikro hareketler sebebi söylemez. Sadece gizlenen bir duygu olduğunu gösterir.

7- İnkâr etmeYalan söyleyen kişinin hareketleri, söyledikleri, ses tonu, mimikleri birbirini tutmaz. İnkârı gösteren bazı davranışlar vardır.

8- Endişe veya tedirginlikKarşınızdaki konuşurken gözlerinize bakamıyorsa ve bu onun her zaman ki hali değilse yalan söylediğinden şüphelenebilirsiniz. Uzağa bakıyor terliyor ve tedirgin endişeli bakıyorlarsa hiçbir şey normal değildir.

9- Çok çok fazla detaycılıkEğer birisine 'Nerede kaldın?' diye sorduğunuzda karşınızdaki 'Markete gittim ve yumurta süt şeker almam gerekiyordu ve bir köpeğe çarptığım için çok yavaş gitmek zorunda kaldım' gibi detaylı olarak bir şeyler anlatıyorsa yalan söylediğinden şüphelenebilirsiniz. Çok fazla detay onları içinde bulundukları durumdan kurtulmak için düşünülen bütünlük içeren bir yalan olabilir.

10- Gerçeği görmemezlikten gelmeBirisine gerçeği anlatmak yalan söylemekten daha fazla kabul edilir. Herkesin bildiği bir şeyin arkasına sığınarak yalan söylenebilir. Böylece insanların kafası karışır ve söylenilenin doğru olabileceği düşünülür.

EDEBİYATIMIZDAKİ İLKLER

*İlk yerli tiyatro eseri:Şinasi / Şair Evlenmesi /1859
*İlk yerli roman :Şemsettin Sami / Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat
*Batılı tekniği uygun ilk roman :Halit Ziya Uşaklıgil/Aşk-ı memnu
*İlk çeviri roman :Yusuf Kamil Paşa/ Fenelon’dan Telemak /1859
*İlk köy romanı :Nabizade Nazım / Karabibik
*İlk psikolojik roman:Mehmet Rauf / Eylül
*İlk realist roman :Recaizade Mahmut Ekrem / Araba Sevdası
*İlk resmi Türkçe gazete :Takvim –i Vakayi*İlk yarı gazete :Ceride-i Havadis
*İlk tarihi roman :Namık Kemal / Cezmi , A. Mithat / Yeniçeri
*İlk özel gazete :Tercüman-ı Ahval / Şinasi ile Agah Efendi
*İlk pastoral şir:A.Hamit Tarhan /Sahra
*İlk şiir çevirisini yapan ,ilk makaleyi yazan ve noktalama işaretlerine ilk kez kullanan ilk Türk gazeteci :Şinasi
*Aruzla ilk manzum tiyatro eseri yazan :A.Hamit /Eşber veya Sardanapal
*Heceyle yazılan ilk manzum tiyatro eseri:A.Hamit/Nesteren
*İlk bibliyografya:Keşfü’z Zünun /Katip Çelebi
*İlk hatıra kitabı :Babürşah /Babürname
*İlk hamse yazarı :Ali Şir Nevai
*İlk tezkire :Ali Şir Nevai /Mecalisün Nefais
*İlk antolojisi:Ziya paşa /Harabat
*İlk atasözleri kitabı :Şinasi /Durub-i Emsal-ı Osmaniye
*İlk mizah dergisi : Diyojen /Teodor Kasap
*İlk hikaye kitabı :A:Mithat /Letaif-i Rivayet
*İlk fıkra yazarı :Ahmet Rasim
*İlk Türkçe yazılan ilk kitap :Kutadgu Bilig
*İlk siyasetname :Kutadgu Bilig
*İlk mensur şiir örneklerini veren :Halit Ziya
*Şiirde ilk defa Türk kelimesini kullanan :Mehmet Emin Yurdakul
*Dünya edebiyatındaki ilk modern roman :Cervantes/Don Kişot
*İlk makale :Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi
*İlk edebi bildiriyi yayımlayan topluluk:Fecr-i Ati
*Mesnevi tarzında yazılmış ilk eser : KUTADGU BİLİG
*İlk seyahatname : MİR’ATÜL MEMALİK / SEYDİ ALİ REİS
*İlk Edebiyat tarihçimiz: Abdulhalim Memduh Efendi
*Batı anlayışındaki ilk edebiyat tarihçimiz: Fuat Köprülü
*Dünya edebiyatındaki ilk hikayeci ve eseri: Boccaio Decamkeron
*Sahnelenen ilk tiyatro: Namık Kemal / Vatan yahut Silistre
*Kafiyeyi şiire serperek klasik nazım şekillerinden farklı ilk örnekleri veren: TEVFİK FİKRET
*Türkçenin ilk dil bilgisi kitabı: Süleyman paşa / SARF-ı TÜRKİ
*İlk naturalist eserimizin yazarı Nabızade Nazım / Zehra
*Divan Edebiyatında mahallileşme akımının temsilcisi: Nedim
*Şarkıyı icat eden: NEDİM *İlk tarih ve coğrafya ansiklopedisi: Kamus'ul Alam
*İlk sözlüğümüz : Divan-ı Lügat-it Türk
*İlk Türkçe sözlük:Şemsettin Sami:Kamus-ı Türki
*İlk özdeyiş örneklerini veren: Ali Bey / Lehçet’ül Hakayık
*İlk didaktik şiir örneğimiz ve aruzla yazılan ilk eserimiz:Kutadgu Bilig
*Türk adının geçtiği ilk Türkçe metin orhun Abideleri
*Edebiyatımızda objektif eleştirinin nasıl olacağını ilk açıklayan:R. Mahmut Ekrem
*Edebiyatımızdaki milli dönemin açılmasına öncülük eden: Mehmet Emin Yurdakul
*Konuşma diliyle yazılmış ilk hikayenin yazarı: Ömer Seyfettin
*Edebiyatımızda ilk kafiyesiz şiirini yazan :A. Hamit / Validem
*İlk köy şiiri: Muallim Naci / Köylü Kızların Şarkısı
*İlk alfabemiz:Göktürk Alfabesi*Tekke şiirinin babası: Ahmet Yesevi
*İlk Türk destanı :Alp Er Tunga Destanı*Bizde batılı anlamda ilk eleştiriyi yazan:Namık Kemal
*Bizde epik tiyatro türünün kurucusu: Haldun Taner
*İlk kadın romancımız:Fatma Aliye Hanım
*Süslü nesrin ilk temsilcisi: Sinan Paşa
*Dünyanın bilinen ilk destanı:Sümerlerin Gılgamış Destanı
*Dünyanın halen yaşayan ,en büyük ve ilk Müslüman Türk Destanı: Kırgızların Manas Destanı
*Edebiyat kelimesini bizde ilk kullanan: Şinasi
*Kurtuluş savaşımızı doğrudan işleyen roman :Ateşten Gömlek
*Komedi türünün ilk büyük ustası:Aristofanas
*Trajedi türünün ilk büyük ustası:Aiskylos
*İlk uyarlama tiyatro eserinin yazarı :A.Vefik paşa
*Deneme türünün kurucusu:Montaigne*İlk divan şairi:Hoca Dehhani
*Hikayede gerçek anlamda ilk kez Anadolu'yu işleyen: Refik Halit Karay
*En başarılı psikolojik roman yazarımız: P.Safa / 9.Hariciye koğuşu
*İlk çocuk şiirlerini yazan: Tevfik Fikret / Şermin
*Dilde sadeleşmeyi savunan ilk yayın organı: Genç Kalemler

Photoshop 'un Açılışını Hızlandırın (%80)


Yapmanız gerekenler:
1-Photoshop'ta iken Ctrl+K Tuşuna basınız.
2-İletişim kutusu çıktıktan sonra Ctrl+7 Tuşlarına basınınz.
3-Scratch Disk Bölümünde
First:Startup
Second: c
Thirt : dvs
sırasıyla istediğiniz sürücüyü harici ram olarak kullanabilirsiniz..
Hemen hızlı açıldığını test edebilirsiniz anlaşılır derecede hızlı süperr...

7 Eylül 2008 Pazar

Merkez Bankası Başkanı: Risk göstergeleri düzeliyor

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye'nin risk priminin 2008 yılının ikinci çeyreğinde diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha fazla arttığı, fakat son dönemde Türkiye'ye ilişkin risk göstergelerinde düzelme yaşandığının görüldüğünü bildirdi.

Yılmaz, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odasında düzenlenen "Para Politikaları" konulu konferansta yaptığı konuşmada, 2007 yılı ortalarında küresel finans piyasalarında ortaya çıkan belirsizliklerin devam ettiğini söyledi.Ekim ayı ortalarında risk algılamalarında belirginleşen bozulma eğiliminin, yatırımcıların risk almaktan kaçınmasına neden olduğunu ifade eden Yılmaz, "Risk alma iştahı endeksi 2008 yılının ilk yarısında panik durumunu yansıtan seviyeye kadar gerilemiştir.

Son bir aylık dönemde gözlenen kısmi toparlanma eğilimine rağmen risk algılamalarında olumsuz seyir devam etmektedir. ABD'de reel sektör güven endeksi 2007 yılının ortalarından itibaren gerileyerek 2001 yılından bu yana en düşük seviyeye inmiştir" dedi.

Yılmaz, AB'de reel sektör güven endeksinde de son aylarda sert düşüşler yaşandığına dikkati çekerek, şunları söyledi:"2005 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren reel olarak yüzde 2'nin üzerinde büyüyen AB ekonomisi 2008 yılının son çeyreğinde beklentilerin altında bir performans göstermiştir. Türkiye ekonomisine ilişkin risk göstergelerine bakıldığında,

Türkiye'nin risk priminin 2008 yılının ikinci çeyreğinde diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha fazla arttığı, fakat son dönemde Türkiye'ye ilişkin risk göstergelerinde düzelme yaşandığı görülmektedir."

Garip Halkım Türkiye ( gülermisin ağlarmısın_?)

Yeryüzünde insanlar ya sigara içerler ya da içmezler.
Içenler, sigaralarini çakmak ya da kibritle yakarlar.
Ve bunlarin bir kismi da kanserden ölür.
Ama, dünyada demir çelik haddehanesinde çalisan
hiçbir isçinin, sigarasini yakmak amaciyla 600 tonluk
pres makinesinin arasindan emekleyerek geçip
2450 santigrad sicakligindaki firina ulasmaya çalisirken can verdigi görülmemistir.
Türkiye'de görülmüstür. Karabük'te.

hiçbir yerde, otoyolda giderken radyoda duydugu göbek
havasi esliginde göbek atmak için arabayi sag seride çeken'
ve az sonra da arkadan gelen arabanin çarpmasi sonucu
ölen bilinmez. Türkiye'de bilinir.ADAPAZARI

Nüfus sayim günü sokaga çikma yasagi nedeniyle bombos otoyolda
(Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sey yoktur ve olamaz)
sayim görevlisi 'bariyerlere' çarpip ölmez. Burada ölür. Gebze.

Bir adam ayakkabisinin içine kaçan tastan kurtulmak için elektrik
diregine yaslanip ayakkabisini çikarip silkelediginde, yoldan geçen
bir baskasi onu elektrik çarptigini sanmaz ve elektrikle baglantisini
kesmek amaciyla kafasina kürekle vurarak onu öldürmez. Rize.