Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Mehmet Akif Türk milletine cesaret,ve tahammül aşılamak için ve onda bulunan duyguları harekete geçirmek için şiirine korkma sözüyle başlıyor. Bayrak bir milletin bir milletin geleceğinin ve bağımsızlığının sembolüdür. Bayrağın sönmesi türk milletinin istiklalini kaybetmesidir. Şair ülkemizde tek bir insan kalana kadar bu vatanı savunacağımızı belirtiyor. O halde en son türk bireyi son nefesini vermeden türk istiklal ve bağımsızlığını yok etmek, türk bayrağını söndürmek mümkün değildir. Zira bayrağımız milletimizin yıldızıdır. Bayrağın kaderi ile milletimizin kaderi birbirine bağlıdır. Bayrak bizimdir, biz yaşadıkça onu elimizdenkimse alamaz.
Türk milletinin bütün fertlerini öldürmedikçe bağımsızlığını kimse yok edemez.
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!
Şair ikinci kıtada bayrağımızın o zaman ki kırgın, küskün, öfkeli halini dile getiriyor. Türk vatanının bazı parçaları, işgal edilmiştir. Bu yüzden bazı bölgelerde bayraklarımız indirilmiş yerine düşman bayrakları asılmıştır. Kaş çatmak öfke halini ifade eder. Kaş ayrıca edebiyatımızda hilale benzetilir. Sevgilinin kaşları daima hilal şeklinde gösterilmiştir. Bayraktaki hilal de tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşı gibi çatılmıştır. Kahraman türk milletini üzmektedir. Türkün beklediği, özlediği gülen bir bayraktır.
Türk bayrağının gülmesi göklerde dalgalanmasıdır. Bir aşığın sevgilisinden güler yüz beklemesi gibi bağımsızlığa aşık türk milletide özgürlüğün sembolü olan bayraktan gülmesini beklemektedir. Bu milletimizin en doğal hakkıdır. Çünkü türkler bağımsızlıkları ve bayrakları uğruna pek çok kan dökmüşlerdir. Bu kanları bayrağa helal etmeleri için onun da nazlanmayı bırakıp göklerde dalgalanması gerekir. Türk milleti daima Allah’a inandığı ve taptığı için özgürlük onun hakkıdır.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşrım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Şair “ben” diyor.(Ancak kastetdiği mana aslında bizdir türk milleti adına konuşmaktadır) Türk milleti ezelden beri hür yaşamıştır,hür yaşayacaktır. Onun özgürlüğünü elinden almak isteyen ancak çıldırmış olmalı,zira böyle bir harekete kalkışanlar ağır bir şekilde cezalandırılır. Türk milleti bağımsızlığı uğrunda önüne çıkacak her engeli aşacak güçtedir. O; böylesine yüce bir amaç için dağları delecek, enginlere sığmayıp,denizleri taşıracaktır güçtedir.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
Bu kıtada şair vatanımızı istilaya kalkışan avrupalılara meydan okuyor. 20. asrın başında avrupa medeniyeti 19.yy. deki görkeminden oldukça uzaktır. O sebeple şair bayıyı tek dişi kalmış canavara benzetiyor. Ancak avrupa mevcut teknik imkanlarını seferber ederek topuyla, tüfeğiyle, tankıyla bizi yok etmeye çalışmaktadır. Mehmetçik ise bu güce topla, tüfekle, mızrakla, kılıçla cevap vermeye çalışmaktadır. Avrupalı kendini çelik zırhla korurken mehmetçik ona iman dolu altın göğsüyle karşılık vermektedir.
Arkadaş! Yurdumu alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Şair kahraman Türk askerine hitap ediyor. Türk yurdunu alçakları uğratmaması için gerekirse canını feda etmesini öneriyor. Şehit gövdelerinin meydana getireceği siperler düşmana mani olacaktır. Mehmet Akif düşmanın çok kısa bir süre içinde bu hayasızca akına son vereceği Allah’ın Türk milletine Kuran-Kerimde vaad ettiği zafer gününün yarından bile daha yakın bir zamanda doğacağına inanmaktadır.
Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Şair Türk ordusuna vatanın kutsallığını hatırlatıyor. Toprak ile vatan arasında büyük bir fark vardır. Toprağı vatan haline getiren onu elde etmek ve korumak için savaşan fertlerin varlığıdır. Kısacası sıradan bir toprak büyük bir değer taşımaz; ama vatan toprağı uğrunda şehit olan atalarımızın o topraktaki mezarlarıdır. Bu kutsal vatanı dünyalara değişmeyiz. Toprak dünyanın dünyanın her yerinde bulunur. Ancak atalarımızın kanlarıyla sulanan topraklar vatanımız üzerindedir.
Kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsında Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Bu vatan cennet kadar kıymetlidir. Şehit olanların ruhu dini inanışımıza göre doğrudan doğruya cennete gider. Şehitleimiz bu vatan toprağında yattığı için cennetten farksızdır. Bir avuç toprağı sıksak şehitler fışkıracak sanırız. Canımızdan çok sevdiğimiz insanları varımızı yoğumuzu Allah alsında yalnız yaşadığımız sürece bizi vatanımızdan ayrı düşürmesin.
Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Allah’a şair hitap ediyor. Mehmet Akif’in Allah’tan tek dileği ibadetyerlerinin göğsüne düşman elinin değmemesidir. Camilerimizden okunan ezanlar sonsuza kadar türk yurdunun üstünde inlemelidir. Çünkü bu ezanlar dinimizin temelidir.
O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Ezan sesleri yurdumuzun üstünde inledikçe şehitlerimizinde ruhları şaad olacaktır. Ezan sesi sadece yaşayanlara değil, ölülere hatta onların mezar taşlarına bile tesir eden yüce bir anlam taşır. Şehit atalarımızın her şeyden arınmış ruhları yerden fışkıracak, ezan sesiyle ayağa kalkacak ve dışa yükselecektir.
Dalgalan sen de şafakalar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!
Şair zafer gününün heyecanını yaşıyor. Şanlı bayrağımız dalgalandıkça gökyüzünü şafakla yarış edercesine gökyüzünü kızıl renge boyamaktadır. Türk milleti yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur. Atrık onun için yok olma korkusu kalmamıştır. Bayrağımız şehitleri mizin kanlarını hak etmiştir. Bağımsızlık Allah’a tapan ve doğruluktan ayırmayan Türk milletinin en doğal hakkıdır.
Mehmet Akif ERSOY
İş İmkanı

Reklam İzle Kazan
20 Eylül 2008 Cumartesi
19 Eylül 2008 Cuma
İnternet daha da hızlandığında milyonlarca kullanıcı yeni modem almak zorunda kalacak.

İnternet daha da hızlandığında ve IEEE'nin bir süredir üzerinde çalıştığı yeni veri transfer protokolü 802.11n dünya standartı olarak kabul edildiğinde hızlı internet isteyen milyonlarca kullanıcı yeni modem almak zorunda kalacak.
DSL hatların yaygınlaşması ile dünyada milyonlarca kullanıcı, maksimum 125 Mbps hızını destekleyen modem kullanmaya başladı. Ancak dünyanın en büyük meslek örgütlerinden olan IEEE, (The Institute of Electrical and Electronics Engineers, Inc.) bir süredir üzerinde çalıştığı yeni veri transfer protokolü olan 802.11n'ye son şeklini 2009'un ilk çeyreğinde verecek ve genel standart olarak dünyanın her yerinde kullanılacak.
802.11n, standardı, maksimum veri transfer hızını 300 Mbps'ye taşıyacak, bunun yanında eş zamanlı olarak çoklu veri iletişimi yapılmasına imkan tanıyacak. 802.11n standardını bu kadar hızlı yapan mantığın altında çoklu anten sistemi kullanılan MIMO (Multi Input, Multi Output) teknolojisi yatıyor. Evlerde kullanılan modemler, maksimum 125 Mbps hızını desteklediği için yüksek hızlı internet isteyen milyonlarca kullanıcı, internetin de hızlanmasının ardından eski modemleri ''çöpe atmak'' ve yeni modem almak zorunda kalacak.
Şu an piyasada 802.11n protokolünün ''taslak'' metinlerine göre dizayn edilmiş ''Draft-N'' logolu ve çok antenli bazı modem modelleri bulunsa da internet forumlarında bazı analistlerin, ''muhtemel sorunlara karşın, standart kabul edilmeden modem alınmaması'' yönündeki uyarıları dikkat çekiyor.
IEEE NEDİR
IEEE, bilim dünyasında, mühendisliğin yaratıcılık, geliştirme, bütünleştirme, paylaştırma işlevine, elektro teknoloji ve bilgi teknolojisine, insanlığa yararlı bilimlere ve uzmanlık alanlarına katkıda bulunan kar amacı olmayan teknik bir mesleki organizasyon olarak biliniyor.
AIEE (Amerikan Elektrik Mühendisleri Enstitüsü) ve IRE (Radyo Mühendisleri Enstitüsü) topluluklarının birleşmesi ile 1963 yılında resmen kurulan IEEE, dünya genelindeki en büyük teknik organizasyonlardan birisi. 2007 yılı itibariyle 160 ülkede 375.000'den fazla üyesi bulunan enstitünün üyelerinin yüzde 35'i ABD dışında yaşamakta.
IEEE tüm dünyada Elektrik-Elektronik ve Bilgisayar Mühendisliği yayınlarının yaklaşık yüzde 25'ini tek başına yayınlamakta ve birçok elektronik cihazın standartlarını belirliyor.
(AA)
Allah’ın rızası ibadetle kazanılır
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Allah kendilerine mükafatlarını tam olarak versin ve kendi lütfundan daha da artırsın diye (böyle yaparlar). Şüphesiz O, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir." (Fatır;30)
Ayet-i kerimeden anlaşılan odur ki, insan yapmış olduğu amelinin, ibadet ve zikrinin mükafatının karşılığını eksiksiz, hatta fazlasıyla alacaktır. Allah-u Zülcelal'in fazlı ve keremi ile sevapların mükafatı kat kat fazla olacaktır ki, bu Allah'ın rahmetinin bolluğunu gösterir.
Allah-u Zülcelal kendisine ibadet edilmesinden ve çok yalvarılmasından razı olur. Çünkü Allah'a, kulunun münacatı çok hoş gelir. O halde, gece-gündüz Allah'a ibadet edip yalvarana muamelenin nasıl olacağını sen düşün!
Allah-u Zülcelal'in rahmetine muhtaç kullar olarak, geceleri seher vakitlerinde çokça yalvarıp, ömrümüz yettiği sürece af ve mağfiret talebinden geri kalmamamız gereklidir. Çünkü geçmiş Evliyaların yaşantısına baktığımız zaman, ömürlerinin çoğunu Allah-u Zülcelal'e ibadetle geçirdiklerini görüyoruz. Herkes uyurken, senin kalkıp Allah-u Zülcelal'e münacaat etmen, yalvarman, diğer vakitlerde yapacağın dualardan çok daha kıymetlidir.
Allah aşıklarının gönülleri nurlarla aydınlanmıştır
Şeyh Şehabeddin Ömer Sühreverdi şöyle demiştir: "Hakiki Allah aşığı, gece zikir ve münacaata başlayınca, onun gecesinin nuru gündüzüne yayılır. Gündüzü de gecesinin himayesinde olur. Onun gönlü Allah-u Zülcelal'in nurlarıyla münevver olur. Kalbi Allah'ın kalelerinden bir kale içinde olur."
Anlatıldığına göre, Allah-u Zülcelal Peygamberlerden birisine şöyle vahy etmiştir: "Gerçekten benim bazı kullarım var ki onlar beni sever, ben de onları severim. Onlar bana kavuşmayı özler, ben de onlara kavuşmayı arzularım. Onlar beni zikreder, ben de onları zikrederim. Onlar bana nazar eder, ben de onlara nazar ederim, onların yoluna girersen seni de severim. Onlardan yüz çevirirsen sana kızarım."
Bunun üzerine o Peygamber: "Ya Rabbi! Onların alameti nedir?" diye sorunca, Allah-u Zülcelal şöyle buyurdu: "Şefkatli bir çobanın koyunlarını takip edip izlediği gibi, onlar da gündüzleyin gölgeleri takip ederek ibadet vakitlerini tespite uğraşırlar. Gün batımında kuşun yuvasına dönmeyi arzuladığı gibi, onlar da bana ibadet için güneşin batmasını arzularlar.
“Gece olup her sevgili sevgilisiyle başbaşa kalınca, onlar bana ibadet için ayakta durur, yüzlerini benim için secdeye sererler. Benim kelamımla münacaat ederler. Kendilerine ihsan ettiğim nimetler için beni övüp dururlar. Onların benim için katlandıkları sıkıntıları görüyor, muhabbetimden dolayı nasıl dertlendiklerini işitiyorum.
Onlara ilk olarak üç nimet veririm:
Birincisi: Kalplerine nurumdan bir parça nur atarım, artık benim onlardan haber verdiğim gibi onlar da benden haber verirler.
İkincisi: Eğer yedi kat gökler, bütün yerler ve ikisinin içindekiler sevap olarak onların mizanına konacak olsa, onların yaptıklarına karşılık olarak bunları az bulur, kendilerine daha fazlasını veririm. Onların yaptıkları bu ibadetin ecri, benim yanımda daha fazladır.
Üçüncüsü: Onlara zatımla yönelirim. Bir düşün! Benim zatımla yöneldiğim bir dostuma ne vereceğimi hiç kimse bilebilir mi?"
Görüldüğü gibi gece ibadeti, Allah-u Zülcelal'in sevgisine ulaştıran çok büyük bir vesiledir. Bütün bunları dinleyip anladıktan sonra, insan gece uykusundan fedakarlık yaparak Rabbiyle başbaşa kalmalıdır.
Bakınız, bütün bu bahsedilenler, bizim için ibret verici ve ibadete teşvik edici olmalıdır. Gece ibadet ve taatle meşgul olanlara bakın, hepsi Allah-u Zülcelal'in rızasını, sevgisini kazanmış zatlardır.
Gece ibadetinin zevki
Ebu Süleyman Darani (ks) şöyle demiştir: "İbadet erbabının gece karanlığında yaptıkları ibadetten aldıkları zevkleri, eğlence erbabının eğlence yerlerinde aldıkları zevkten daha fazladır. Hatta eğer geceler olmasaydı, yaşamayı dahi arzu etmezdim."
Yine Ebu Süleyman Darani şöyle demiştir: "Abidlerin gece ibadetinde aldıkları zevki, ibadetlerin sevabı ile karşılaştıracak olsan, o zevk, ibadetlerinin mükafatından çok daha fazla gelirdi."
Alimlerden biri de şöyle demiştir: "Dünyada cennet nimetlerine benzeyen tek bir şey varsa, o da alimlerin gece ibadetinden aldıkları zevktir."
Ebu Derda (ra) der ki: "Allah-u Zülcelal'in bir takım kulları var ki, bunlara 'ebdal' denir. Bunlar Peygamberlerin halifeleri ve yeryüzünün direkleridir. Nübüvvet sona erince, Hz. Peygamber (sav) kavminden bir kısmını onların yerine koydu. Onların böyle olması, fazla namaz, fazla oruç ve tabii ibadetlerinden dolayı değil, ancak ciddi verâ ve samimi niyet sahibi olup herkese iyilik düşünmelerinden ve Allah için nasihat etmelerindendir. Onlar korkaklığa varmayan sabır, zillete düşmeyen tevazu sahibidirler. Onları Allah-u Zülcelal seçti. Onlar İbrahim (aleyhisselam)'ın kalbi gibi bir kalbe sahiptirler."
Ebu Derda'dan bu sözleri rivayet eden zat diyor ki: “Ebu Derda'ya dedim ki, bunlardan daha üstün vasıflı birilerini duymuş değilim, bu dereceye nasıl ulaşılabilir?”
Ebu Derda (ra) şöyle devam etti: "Dünyayı terk ile bu seviyeye ulaşabilirsin. Zira sen dünyayı terk ettiğin zaman, ahirete yönelirsin. Ahireti sevdiğin nisbette dünyadan yüz çevirirsin. Dünyadan yüz çevirdiğin nisbette de sana faydalı olanı görür, bulursun. Allah-u Zülcelal, kulunun iyi talebine karşılık, ona doğru yolu gösterir, onu korur. Şunu da bil ki, bu anlattığım, Kur'an-ı Kerim'dedir. Nitekim Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki Allah, sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir." (Nahl;128)
Görüldüğü gibi mükafatlar nasıl ibadet, zikir ve taatle olursa, yine hayır, hasenat ve yardımla, Allah kişiye ecir ve sevabını kat kat verecektir.
Ariflerden bir zat şöyle demiştir: "Allah-u Zülcelal seher vakti, uyanık kimselerin kalbine bakar ve onların kalbini nur ile doldurur. Onların kalpleri hikmetle dolar. Sonra onların kalplerinden hoşlanmadıkları şeyler, gafillerin kalbine aktarılır."
Allah-u Zülcelal'in rahmet ve bereketini talep etmeye ve rızasını kazanmaya çalışmalıdır. Yoksa şu zamanda, insanın maneviyatı, yok olup gidiyor ve ebedi saadetin dünyanın kazanılması çok zorlaşıyor. Bütün gayretimizi verirsek, ancak az bir miktarını kazanabileceğiz.
Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin... (Amin)
Ayet-i kerimeden anlaşılan odur ki, insan yapmış olduğu amelinin, ibadet ve zikrinin mükafatının karşılığını eksiksiz, hatta fazlasıyla alacaktır. Allah-u Zülcelal'in fazlı ve keremi ile sevapların mükafatı kat kat fazla olacaktır ki, bu Allah'ın rahmetinin bolluğunu gösterir.
Allah-u Zülcelal kendisine ibadet edilmesinden ve çok yalvarılmasından razı olur. Çünkü Allah'a, kulunun münacatı çok hoş gelir. O halde, gece-gündüz Allah'a ibadet edip yalvarana muamelenin nasıl olacağını sen düşün!
Allah-u Zülcelal'in rahmetine muhtaç kullar olarak, geceleri seher vakitlerinde çokça yalvarıp, ömrümüz yettiği sürece af ve mağfiret talebinden geri kalmamamız gereklidir. Çünkü geçmiş Evliyaların yaşantısına baktığımız zaman, ömürlerinin çoğunu Allah-u Zülcelal'e ibadetle geçirdiklerini görüyoruz. Herkes uyurken, senin kalkıp Allah-u Zülcelal'e münacaat etmen, yalvarman, diğer vakitlerde yapacağın dualardan çok daha kıymetlidir.
Allah aşıklarının gönülleri nurlarla aydınlanmıştır
Şeyh Şehabeddin Ömer Sühreverdi şöyle demiştir: "Hakiki Allah aşığı, gece zikir ve münacaata başlayınca, onun gecesinin nuru gündüzüne yayılır. Gündüzü de gecesinin himayesinde olur. Onun gönlü Allah-u Zülcelal'in nurlarıyla münevver olur. Kalbi Allah'ın kalelerinden bir kale içinde olur."
Anlatıldığına göre, Allah-u Zülcelal Peygamberlerden birisine şöyle vahy etmiştir: "Gerçekten benim bazı kullarım var ki onlar beni sever, ben de onları severim. Onlar bana kavuşmayı özler, ben de onlara kavuşmayı arzularım. Onlar beni zikreder, ben de onları zikrederim. Onlar bana nazar eder, ben de onlara nazar ederim, onların yoluna girersen seni de severim. Onlardan yüz çevirirsen sana kızarım."
Bunun üzerine o Peygamber: "Ya Rabbi! Onların alameti nedir?" diye sorunca, Allah-u Zülcelal şöyle buyurdu: "Şefkatli bir çobanın koyunlarını takip edip izlediği gibi, onlar da gündüzleyin gölgeleri takip ederek ibadet vakitlerini tespite uğraşırlar. Gün batımında kuşun yuvasına dönmeyi arzuladığı gibi, onlar da bana ibadet için güneşin batmasını arzularlar.
“Gece olup her sevgili sevgilisiyle başbaşa kalınca, onlar bana ibadet için ayakta durur, yüzlerini benim için secdeye sererler. Benim kelamımla münacaat ederler. Kendilerine ihsan ettiğim nimetler için beni övüp dururlar. Onların benim için katlandıkları sıkıntıları görüyor, muhabbetimden dolayı nasıl dertlendiklerini işitiyorum.
Onlara ilk olarak üç nimet veririm:
Birincisi: Kalplerine nurumdan bir parça nur atarım, artık benim onlardan haber verdiğim gibi onlar da benden haber verirler.
İkincisi: Eğer yedi kat gökler, bütün yerler ve ikisinin içindekiler sevap olarak onların mizanına konacak olsa, onların yaptıklarına karşılık olarak bunları az bulur, kendilerine daha fazlasını veririm. Onların yaptıkları bu ibadetin ecri, benim yanımda daha fazladır.
Üçüncüsü: Onlara zatımla yönelirim. Bir düşün! Benim zatımla yöneldiğim bir dostuma ne vereceğimi hiç kimse bilebilir mi?"
Görüldüğü gibi gece ibadeti, Allah-u Zülcelal'in sevgisine ulaştıran çok büyük bir vesiledir. Bütün bunları dinleyip anladıktan sonra, insan gece uykusundan fedakarlık yaparak Rabbiyle başbaşa kalmalıdır.
Bakınız, bütün bu bahsedilenler, bizim için ibret verici ve ibadete teşvik edici olmalıdır. Gece ibadet ve taatle meşgul olanlara bakın, hepsi Allah-u Zülcelal'in rızasını, sevgisini kazanmış zatlardır.
Gece ibadetinin zevki
Ebu Süleyman Darani (ks) şöyle demiştir: "İbadet erbabının gece karanlığında yaptıkları ibadetten aldıkları zevkleri, eğlence erbabının eğlence yerlerinde aldıkları zevkten daha fazladır. Hatta eğer geceler olmasaydı, yaşamayı dahi arzu etmezdim."
Yine Ebu Süleyman Darani şöyle demiştir: "Abidlerin gece ibadetinde aldıkları zevki, ibadetlerin sevabı ile karşılaştıracak olsan, o zevk, ibadetlerinin mükafatından çok daha fazla gelirdi."
Alimlerden biri de şöyle demiştir: "Dünyada cennet nimetlerine benzeyen tek bir şey varsa, o da alimlerin gece ibadetinden aldıkları zevktir."
Ebu Derda (ra) der ki: "Allah-u Zülcelal'in bir takım kulları var ki, bunlara 'ebdal' denir. Bunlar Peygamberlerin halifeleri ve yeryüzünün direkleridir. Nübüvvet sona erince, Hz. Peygamber (sav) kavminden bir kısmını onların yerine koydu. Onların böyle olması, fazla namaz, fazla oruç ve tabii ibadetlerinden dolayı değil, ancak ciddi verâ ve samimi niyet sahibi olup herkese iyilik düşünmelerinden ve Allah için nasihat etmelerindendir. Onlar korkaklığa varmayan sabır, zillete düşmeyen tevazu sahibidirler. Onları Allah-u Zülcelal seçti. Onlar İbrahim (aleyhisselam)'ın kalbi gibi bir kalbe sahiptirler."
Ebu Derda'dan bu sözleri rivayet eden zat diyor ki: “Ebu Derda'ya dedim ki, bunlardan daha üstün vasıflı birilerini duymuş değilim, bu dereceye nasıl ulaşılabilir?”
Ebu Derda (ra) şöyle devam etti: "Dünyayı terk ile bu seviyeye ulaşabilirsin. Zira sen dünyayı terk ettiğin zaman, ahirete yönelirsin. Ahireti sevdiğin nisbette dünyadan yüz çevirirsin. Dünyadan yüz çevirdiğin nisbette de sana faydalı olanı görür, bulursun. Allah-u Zülcelal, kulunun iyi talebine karşılık, ona doğru yolu gösterir, onu korur. Şunu da bil ki, bu anlattığım, Kur'an-ı Kerim'dedir. Nitekim Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki Allah, sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir." (Nahl;128)
Görüldüğü gibi mükafatlar nasıl ibadet, zikir ve taatle olursa, yine hayır, hasenat ve yardımla, Allah kişiye ecir ve sevabını kat kat verecektir.
Ariflerden bir zat şöyle demiştir: "Allah-u Zülcelal seher vakti, uyanık kimselerin kalbine bakar ve onların kalbini nur ile doldurur. Onların kalpleri hikmetle dolar. Sonra onların kalplerinden hoşlanmadıkları şeyler, gafillerin kalbine aktarılır."
Allah-u Zülcelal'in rahmet ve bereketini talep etmeye ve rızasını kazanmaya çalışmalıdır. Yoksa şu zamanda, insanın maneviyatı, yok olup gidiyor ve ebedi saadetin dünyanın kazanılması çok zorlaşıyor. Bütün gayretimizi verirsek, ancak az bir miktarını kazanabileceğiz.
Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin... (Amin)
18 Eylül 2008 Perşembe
KEY'de yeni umut!
KEY ÖDEMELERİ SAYFASINA ÜYE OLMAK VE BİLGİ ALMAK İÇİN BURAYA TIKLAYIN!
Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Genel Müdürü Feyzullah Yetgin, Konut Edindirme Yardımı (KEY) ödemelerine ilişkin, "Ödeme takvimi noktasında kesin bir şey yok. Temmuz ayının 7’sinden sonra ödeme planlanıyor" dedi.
Yetgin, kurumun, TBMM Kit komisyonunda 2006 yılı hesaplarının görüşülmesinin ardından gazetecilerin, KEY ödemeleriyle ilgili sorusunu yanıtladı.
Feyzullah Yetgin, 8 milyon 400 bin hak sahibine yaklaşık 2.9 milyar YTL’lik ödenmesinin söz konusu olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti: "Vatandaş Ziraat Bankası şubesine gittiğinde TC kimlik numarası ile ödemesini veya hisse senedi almak istediğini beyan edecek. Ödeme takvimi noktasında kesin bir şey yok. İlk konuştuğumuz Temmuz ayının 7’sinden sonra ödeme planlanıyor.
Temmuz’u şunun için diyorum? Ziraat Bankasının ödeme takvimi açısından 7 Temmuz ile 20 Temmuz arası çok müsaitmiş. 7 Temmuz itibariyle başlayabilir."
Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Genel Müdürü Yetgin, 7 Temmuzdan önce vatandaşın hiç bir işlem yapmasına gerek bulunmadığını da ifade ederek, "Vatandaş fırsatı varsa web sitemize girip TC kimlik numarasıyla sorgulayabilir. Ziraat Bankasına 7 Temmuzdan önce gitmelerine gerek yok" dedi.
Öte yandan KEY ödemelerinin hak sahibi vatandaşlara defaten yapılacağı öğrenildi.
Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Genel Müdürü Feyzullah Yetgin, Konut Edindirme Yardımı (KEY) ödemelerine ilişkin, "Ödeme takvimi noktasında kesin bir şey yok. Temmuz ayının 7’sinden sonra ödeme planlanıyor" dedi.
Yetgin, kurumun, TBMM Kit komisyonunda 2006 yılı hesaplarının görüşülmesinin ardından gazetecilerin, KEY ödemeleriyle ilgili sorusunu yanıtladı.
Feyzullah Yetgin, 8 milyon 400 bin hak sahibine yaklaşık 2.9 milyar YTL’lik ödenmesinin söz konusu olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti: "Vatandaş Ziraat Bankası şubesine gittiğinde TC kimlik numarası ile ödemesini veya hisse senedi almak istediğini beyan edecek. Ödeme takvimi noktasında kesin bir şey yok. İlk konuştuğumuz Temmuz ayının 7’sinden sonra ödeme planlanıyor.
Temmuz’u şunun için diyorum? Ziraat Bankasının ödeme takvimi açısından 7 Temmuz ile 20 Temmuz arası çok müsaitmiş. 7 Temmuz itibariyle başlayabilir."
Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Genel Müdürü Yetgin, 7 Temmuzdan önce vatandaşın hiç bir işlem yapmasına gerek bulunmadığını da ifade ederek, "Vatandaş fırsatı varsa web sitemize girip TC kimlik numarasıyla sorgulayabilir. Ziraat Bankasına 7 Temmuzdan önce gitmelerine gerek yok" dedi.
Öte yandan KEY ödemelerinin hak sahibi vatandaşlara defaten yapılacağı öğrenildi.
17 Eylül 2008 Çarşamba
Yalıtım yapmayan ev sahibi, kiracının yakıt masraflarına ortak olacak
Türkiye'de enerji ihtiyacı, nüfus artışına ve sanayideki gelişmelere paralel olarak gün geçtikçe artış gösterirken hükümet, enerjide tasarruf etmek için yeni adımlar atıyor.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın hazırladığı yönetmelikle, binalarında ısı yalıtımını yapmayan ev sahipleri, kiracının yakıt parasının bir bölümünü ödemek zorunda kalacak. Bakanlığın hazırladığı taslak kurum ve kuruluşların görüşlerine sunuldu. Enerji Bakanlığı, taslakla ilgili ilginç bir teklifte bulundu: "Konut ve işyerinde ısı yalıtımını standartlara uygun yapmayan ev sahipleri, kiracılarının yakıt giderlerinin bir bölümünü ödesin." Taslak bu teklifiyle yürürlüğe girerse, ev sahipleri ya binaların ısı yalıtımını yapacak ya da kiracıya yakıt parası ödeyecek.
Türkiye'de enerjinin yaklaşık üçte biri konutlarda tüketiliyor. Binalarda gerekli yalıtımın yapılmamış olması her yıl milyarlarca dolarlık enerjinin boşa harcanmasına sebep oluyor. Avrupa Birliği'ne uyum süreci ve enerjiyi verimli kullanmak için 2007 yılında Enerji Verimliliği Kanunu çıkarıldı. Kanunun yayımlanmasından sonra uygulamayla ilgili yönetmelik çalışmaları başlatıldı. Bu kapsamda Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na bağlı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, binalarda ısı yalıtımı ve enerji verimliliğiyle ilgili bir yönetmelik taslağı hazırlayarak kurum ve kuruluşların görüşlerine sundu. Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, yaptığı çalışmayla binalarda ısı yalıtım yönetmeliğinin mecburi standardı olan TS 825 (Binalarda Isı Yalıtım Kuralları)'i yeniden düzenleyerek yeni döneme uyumlu hale getirilmesini amaçlıyor. Bayındırlık Bakanlığı çevrelerinden edinilen bilgilere göre, taslakla ilgili kurum ve kuruluşlar görüşlerini bildirdi.
Yönetmelikle, ev sahibi yalıtım yapmaya zorlanacak
Bayındırlık Bakanlığı tarafından çalışmaları yürütülen taslak çalışmaya en ilginç teklif Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'ndan geldi. Enerji Bakanlığı tarafından gönderilen teklifte; enerji tasarrufu için ev ve işyeri sahiplerinin binalarında ısı yalıtımı yapmaları için zorunlu tutulması isteniyor. Bakanlığın teklifi şöyle: "Kiracıların bulunduğu yapılar için geçerli olacak şekilde ısı yalıtımı olmayan konut ve işyerlerinde yakıt ücretinin bir kısmının malikinden tahsil edilmesi." Bakanlığın bu görüşünün yönetmelikte aynı şekilde yer alması halinde, ev sahipleri binaları ısı yalıtımına uygun hale getirmek zorunda kalacak. Binalarında yalıtım yapmayan ev sahipleri ise, kiracılara yakıt parası ödeyecek.
Türkiye'de enerji ihtiyacı, nüfus artışına ve sanayideki gelişmelere paralel olarak gün geçtikçe artıyor ve enerji kaynakları bu ihtiyaca cevap vermekte zorlanıyor. Yeryüzünde enerji kaynaklarının zamanla azalması ve küresel ısınma, tüm ülkelerin enerji ihtiyaçlarını kontrol altına almalarını ve enerjiyi etkin kullanma yöntemleri geliştirmelerini zorunlu hale getirdi. Ülkemizde de; başta sanayi ve konut sektörleri olmak üzere, enerji tüketimi her geçen yıl artıyor. Türkiye'de enerji tüketiminin yüzde 33'ü konutlarda, yüzde 39'u sanayide kullanılıyor. Konutlarda kullanılan enerjinin büyük bir kısmı ısıtma ve soğutma amaçlı olarak tüketiliyor. Enerjinin etkin kullanılması, ısı yalıtımı ile sağlanabilir.
Yıllık kayıp yaklaşık 7-8 milyar dolar
Enerji Bakanlığı ve İzoder verilerine göre; Türkiye'de yaklaşık 18 milyon konutun yüzde 90'ında ısı yalıtımı yok. Konutların yüzde 14'ü merkezi ısıtma kullanırken, yüzde 10'u çatı ısı yalıtımı, yüzde 9'u ise nitelikli çift cam kullanıyor. Bir yılda tüketilen toplam enerjinin yüzde 80'i ısıtma amaçlı kullanılıyor. Tüketilen bu enerjinin yüzde 33'ü ise konutlarda ısıtma ve soğutma amaçlı kullanılıyor. Standartlara uygun bir ısı yalıtımı ile binalarda harcanan elektrikten yüzde 50 tasarruf etmek mümkün. Bu rakam ise yıllık 7-8 milyar dolar enerji tasarrufu anlamına geliyor. Binalarda ısı yalıtım yönetmeliği 2008 taslağı Ulaştırma, Sanayi ve Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre ve Orman Bakanlıkları, büyükşehir belediyeleri ile bazı üniversite ve sivil toplum kuruluşlarının görüşüne sunuldu.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın hazırladığı yönetmelikle, binalarında ısı yalıtımını yapmayan ev sahipleri, kiracının yakıt parasının bir bölümünü ödemek zorunda kalacak. Bakanlığın hazırladığı taslak kurum ve kuruluşların görüşlerine sunuldu. Enerji Bakanlığı, taslakla ilgili ilginç bir teklifte bulundu: "Konut ve işyerinde ısı yalıtımını standartlara uygun yapmayan ev sahipleri, kiracılarının yakıt giderlerinin bir bölümünü ödesin." Taslak bu teklifiyle yürürlüğe girerse, ev sahipleri ya binaların ısı yalıtımını yapacak ya da kiracıya yakıt parası ödeyecek.
Türkiye'de enerjinin yaklaşık üçte biri konutlarda tüketiliyor. Binalarda gerekli yalıtımın yapılmamış olması her yıl milyarlarca dolarlık enerjinin boşa harcanmasına sebep oluyor. Avrupa Birliği'ne uyum süreci ve enerjiyi verimli kullanmak için 2007 yılında Enerji Verimliliği Kanunu çıkarıldı. Kanunun yayımlanmasından sonra uygulamayla ilgili yönetmelik çalışmaları başlatıldı. Bu kapsamda Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na bağlı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, binalarda ısı yalıtımı ve enerji verimliliğiyle ilgili bir yönetmelik taslağı hazırlayarak kurum ve kuruluşların görüşlerine sundu. Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, yaptığı çalışmayla binalarda ısı yalıtım yönetmeliğinin mecburi standardı olan TS 825 (Binalarda Isı Yalıtım Kuralları)'i yeniden düzenleyerek yeni döneme uyumlu hale getirilmesini amaçlıyor. Bayındırlık Bakanlığı çevrelerinden edinilen bilgilere göre, taslakla ilgili kurum ve kuruluşlar görüşlerini bildirdi.
Yönetmelikle, ev sahibi yalıtım yapmaya zorlanacak
Bayındırlık Bakanlığı tarafından çalışmaları yürütülen taslak çalışmaya en ilginç teklif Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'ndan geldi. Enerji Bakanlığı tarafından gönderilen teklifte; enerji tasarrufu için ev ve işyeri sahiplerinin binalarında ısı yalıtımı yapmaları için zorunlu tutulması isteniyor. Bakanlığın teklifi şöyle: "Kiracıların bulunduğu yapılar için geçerli olacak şekilde ısı yalıtımı olmayan konut ve işyerlerinde yakıt ücretinin bir kısmının malikinden tahsil edilmesi." Bakanlığın bu görüşünün yönetmelikte aynı şekilde yer alması halinde, ev sahipleri binaları ısı yalıtımına uygun hale getirmek zorunda kalacak. Binalarında yalıtım yapmayan ev sahipleri ise, kiracılara yakıt parası ödeyecek.
Türkiye'de enerji ihtiyacı, nüfus artışına ve sanayideki gelişmelere paralel olarak gün geçtikçe artıyor ve enerji kaynakları bu ihtiyaca cevap vermekte zorlanıyor. Yeryüzünde enerji kaynaklarının zamanla azalması ve küresel ısınma, tüm ülkelerin enerji ihtiyaçlarını kontrol altına almalarını ve enerjiyi etkin kullanma yöntemleri geliştirmelerini zorunlu hale getirdi. Ülkemizde de; başta sanayi ve konut sektörleri olmak üzere, enerji tüketimi her geçen yıl artıyor. Türkiye'de enerji tüketiminin yüzde 33'ü konutlarda, yüzde 39'u sanayide kullanılıyor. Konutlarda kullanılan enerjinin büyük bir kısmı ısıtma ve soğutma amaçlı olarak tüketiliyor. Enerjinin etkin kullanılması, ısı yalıtımı ile sağlanabilir.
Yıllık kayıp yaklaşık 7-8 milyar dolar
Enerji Bakanlığı ve İzoder verilerine göre; Türkiye'de yaklaşık 18 milyon konutun yüzde 90'ında ısı yalıtımı yok. Konutların yüzde 14'ü merkezi ısıtma kullanırken, yüzde 10'u çatı ısı yalıtımı, yüzde 9'u ise nitelikli çift cam kullanıyor. Bir yılda tüketilen toplam enerjinin yüzde 80'i ısıtma amaçlı kullanılıyor. Tüketilen bu enerjinin yüzde 33'ü ise konutlarda ısıtma ve soğutma amaçlı kullanılıyor. Standartlara uygun bir ısı yalıtımı ile binalarda harcanan elektrikten yüzde 50 tasarruf etmek mümkün. Bu rakam ise yıllık 7-8 milyar dolar enerji tasarrufu anlamına geliyor. Binalarda ısı yalıtım yönetmeliği 2008 taslağı Ulaştırma, Sanayi ve Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre ve Orman Bakanlıkları, büyükşehir belediyeleri ile bazı üniversite ve sivil toplum kuruluşlarının görüşüne sunuldu.
MEB'e Devredilen Okullardaki Yöneticiler Asaleten Atanmalıdır
26/01/2006 tarih ve 5450 Sayılı “Kamu Kurum Ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi İle Bazı Kanunlarda Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 5.maddesi 2. fıkrası “…Okulların, eğitim merkezlerinin ve kursların okul müdürü, okul müdür yardımcısı, müdür, müdür yardımcısı, Turizm Eğitim Merkezi Müdürü, Turizm Aşçılık Eğitim Merkezi Müdürü, Tapu ve Kadastro Meslek Lisesi Müdürü, Meteoroloji Teknik Lise Müdürü, Meteoroloji Teknik Lise Müdür Yardımcısı unvanlı kadrolarında bulunanların görevleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sona erer;…” hükümleri gereğince;
Turizm Eğitim Merkezleri,
Turizm Aşçılık Eğitim Merkezleri
Meteoroloji Teknik Lisesi,
Sağlık Meslek Liseleri,
Tapu ve Kadastro Meslek Liseleri ile diğer devredilen okul, kurum ve merkezlerde Bulunan yöneticilerin yöneticilik görevleri, sona ermiş ve öğretmen olarak atanmışlardır.
Fakat bu okul, kurum ve merkezlerde görevli bulanan yöneticilerin bir kalemde görevlerinin ellerinden alınması hukuki değildir. Bu personellerin tekrar yönetici olarak atanmayarak personelin edindiği tecrübenin ve devredilen okulların özel durumlarından dolayı personelde oluşan bilgi birikiminin kullanılmamasında kamu yararı da bulunmamaktadır. Ayrıca 5450 sayılı kanunun 5. maddesine istinaden Milli Eğitim Bakanlığına devredilerek öğretmen olarak ataması yapılan yöneticilerin hukukun genel ilkelerinden olan kazanılmış haklara (müktesep haklara) saygı ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir. Kazanılmış haklara saygı gösterilmesi her şeyden önce hukuki istikrarın bir unsuru, hukuk güvenliğinin ve hukuk devletinin vazgeçilmez bir şartıdır.
Bu konuda Ankara 5. İdare Mahkemesinde açılan Esas No:2006/2704, Karar No:2007/1787 nolu davada; 5450 Sayılı kanunun 5.maddesi 3. fıkrasındaki “Devredilen personelin devirden önce görev yaptığı kurumlarda geçen hizmet süreleri Bakanlıkta geçmiş sayılır.” hükümler ile 11/01/2004 tarih ve 25343 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 23. Maddesi a fıkrası “a) Dönüştürülme yoluyla oluşan kurum müdürlüğüne önceki kurum müdürünün, ataması yapılır.” Hükümlerine değinilerek “Bu durumda yukarıda anılan yasa uyarınca Çevre ve Orman Bakanlığı’na Bağlı olan Anadolu Meteoroloji lisesi’nin Millî Eğitim Bakanlığı’na devredilmesi üzerine önceki kurum yöneticilerinin başkaca herhangi bir işleme gerek kalmaksızın atamasının yapılacağının ilgili yönetmelikte hüküm altına alınması karşısında davalı idarece davacının idarecilik görevine atanmayıp aynı okula öğretmen olarak atanması yolunda tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır” denilerek davacının aynı okula tekrar yönetici olarak atanmasının yolu açılmıştır.
Aynı konuda Ankara 4. İdare Mahkemesinde açılan Esas No:2006/1458, Karar No:2007/759 nolu davada; “…5450 sayılı yasa, ortaöğretimin bir sistem bütünlüğü içerisinde yeniden yapılandırılması ve uygulamada birlik ve beraberliğin gerçekleştirilmesini sağlamak için çıkarılmış ise de; söz konusu yasada devredilen okullar, eğitim merkezleri ve kursları ile döner sermaye işletmelerinde ekli (1) sayılı listelerde yer alan kadroların iptal üzerine bu kadrolara yapılacak atamaların ne şekilde yapılacağını öngören bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Buna göre davacının görev yaptığı okulun Millî Eğitim Bakanlığı’na devrinden sonra davacının söz konusu kadroya asaleten atanmasına engel bir durumun bulunmaması nihayetinde müdür olarak görev yapan bir kişin müdürlük görevinin gereklerini kanun değişikliğinden sonrada yerine getirebileceği göz önüne alındığında davacının aynı okula müdürlük görevini vekâleten yürütmek suretiyle sağlık meslek dersleri öğretmeni olarak atanmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” denilerek davacının aynı okula tekrar yönetici olarak atanmasının yolu açılmıştır.
Aynı konuda Muğla 1.İdare Mahkemesinde açılan Esas No:2006/1551, Karar No:2006/3058 nolu davada; 11/01/2004 tarih ve 25343 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 23. Maddesi a fıkrası “a) Dönüştürülme yoluyla oluşan kurum müdürlüğüne önceki kurum müdürünün, ataması yapılır.” hükümlerine değinilerek “Bu durumda, davacının Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 23. maddesi’ne göre müdür olarak atanması gerekirken müdür vekili olarak atanması işleminde anılan mevzuat hükümleri uyarınca hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” denilerek davacının aynı okula tekrar yönetici olarak atanmasının yolu açılmıştır.
Aynı konuda Muğla 1.İdare Mahkemesinde açılanEsas No:2006/1552, Karar No:2006/3021 nolu davada; 11/01/2004 tarih ve 25343 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 23. Maddesi a fıkrası “a) Dönüştürülme yoluyla oluşan kurum müdürlüğüne önceki kurum müdürünün, ataması yapılır.” Hükümlerine değinilerek “Bu durumda, anılan yasa uyarınca Sağlık Bakanlığına bağlı olan Sağlık Meslek Lisesi’nin Millî Eğitim Bakanlığı’na devredilmesi üzerine, önceki kurum yöneticilerinin başkaca herhangi bir işleme gerek kalmaksızın atamasının yapılacağının hüküm altına alınması karşısında dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” denilerek davacının aynı okula tekrar yönetici olarak atanmasının yolu açılmıştır.
Yukarıdaki mahkeme kararları ve aşağıda sıraladığımız maddelerdeki;
1-Kazanılmış haklarla ilgili olarak;
Anayasa Mahkemesinin; Esas No: 1987/21 ve Karar No:1988/25 nolu kararında; kazanılmış haklara saygının Hukuk Devletinin gerekleri arasında yer aldığı belirtilmiş ve kazanılmış haklara saygı gösterilmesinin Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu ifade edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin; Esas No: 1998/10 ve Karar No:1998/18 nolu kararında; Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen niteliklere sahip bir Hukuk Devletinde mevcut kanunlara göre kazanılmış hakların sonradan çıkacak kanunlarla tanınmasının zorunlu olduğu ifade edilmiştir.
Danıştay 12.Dairesinin 1971/2937 E. ve 1973/2272 K. sayılı kararında: “olayın geçtiği tarihte yürürlükte olan bir yönetmeliğe uygun olarak kazanılmış hak sahibi olanların sonradan çıkan yönetmelikle bu haklarının ortadan kaldırılamayacağına” hükmedilmiştir. Yukarıdaki Anayasa Mahkemesi ve Danıştay hükümlerince,
2-Yüksek Mahkemeler kazanılmış hakları;
Yargıtay; “Yasalara uygun olarak gerçekleşen hak” olarak tanımlamaktadır.
Anayasa Mahkemesi; “Kişinin bulunduğu statüden doğan, tahakkuk etmiş ve kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine dönüşmüş hak” olarak tanımlamaktadır.
Danıştay; “Kazanılmış haklar eski kanunlar yürürlükte iken kesin bir surette kazanılan yani hukukça korunmakta bulunan ve bir iddia haline gelen haklar” olarak tanımlamaktadır. Bu yüksek mahkemelerin yaptığı yukarıdaki tespitler hükümlerince,
3–657 sayılı devlet memurları kanununun “Kadroları kaldırılan devlet memurları” başlıklı 91. maddesi “Kadrosu kaldırılmış olanların memurlukla ilgileri, emeklilik ve bu kanunda yazılı aylık ve aile ödeneği hakları ile yükümlülükleri devam eder.
Kadrosu kaldırılmış olan memurların, kendi kurumlarında veya başka kurumlarda eski sınıflarındaki derecelerine eşit bir göreve atanmaları mecburidir; atandıkları göreve başlamayanlar memurluktan çekilmiş sayılırlar.
Kadro kaldırılması sebebiyle açıkta kalan memurlar varken bunların sınıf ve derecelerinde boşalacak kadrolara başkaları atanamaz.” Hükümlerince,
4–5450 Sayılı kanunun 5.maddesi 3. fıkrasındaki “Devredilen personelin devirden önce görev yaptığı kurumlarda geçen hizmet süreleri Bakanlıkta geçmiş sayılır.” Hükümleri,
5–11/01/2004 tarih ve 25343 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 23. Maddesi a fıkrası “a) Dönüştürülme yoluyla oluşan kurum müdürlüğüne önceki kurum müdürünün, ataması yapılır.” Hükümlerince, (5450 sayılı kanun çıktığında yürürlükte olan Bu yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.)
6–13/04/2007 tarih ve 26492 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama Yönetmeliğinin 14. Maddesi b fıkrası “b) Dönüştürülme yoluyla oluşan eğitim kurumu yöneticiliklerine, önceki eğitim kurumu yöneticilerinin norm kadro imkânları ölçüsünde başkaca herhangi bir işleme gerek kalmaksızın atamaları yapılır.” Hükümlerince, (5450 sayılı kanun çıktığında yürürlükte olan Bu yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.)
7–13/04/2007 tarih ve 26492 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama Yönetmeliğinin 14. Maddesi 1. fıkrası “(1) Daha önce yöneticilik görevinde bulunmuş olanlar, bu Yönetmelik ile yönetici olarak atanacaklarda aranan şartları taşımaları kaydıyla yöneticilik görevlerinden ayrıldıkları tarihten en az bir yıl geçtikten sonra durumlarına uygun yöneticilik görevlerine atamaya yetkili olanlarca tekrar atanabilirler.” Hükümlerince, (5450 sayılı kanun çıktığında yürürlükte olan Bu yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.)
8–24/04/2008 tarih ve 26826 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticiliği Yönetmeliğinin
16. Maddesi b fıkrası “b) Dönüştürülme yoluyla oluşan eğitim kurumlarına, önceki kurum yöneticileri, norm kadro esaslarına göre bir başka şart aranmaksızın atanır.” Hükümlerince, (Bu yönetmelik şu an yürürlüktedir.)
9-Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 25/06/2008 tarih ve 43753sayılı “Eğitim Kurumları Yöneticileri” konulu 2008/50 nolu genelgesinin 3.maddesindeki “3- 5450 sayılı Kanun kapsamında Bakanlığımıza devredilen eğitim kurumlarında görevli yöneticilerin devir öncesindeki yöneticilik hizmetleri ilgi Yönetmelik kapsamındaki emsali yöneticilikler gibi değerlendirilecektir.” Hükümlerince,
5450 Sayılı kanun ile Milli Eğitim Bakanlığına devredilen okul ve merkezlerin devredilmeden önceki idarecileri hiç bir işleme gerek kalmaksızın Milli Eğitim Bakanlığının çıkaracağı yeni bir genelge ile eski görevlerine atanmalıdır.
Sağlık Meslek Liseleri ve devredilen Meslek Liseleri yöneticilerinin asaleten atanmaları için Türk Eğitim-Sen’in Bakanlığa yazdığı bir yazıya; Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü 18/04/2006 tarih ve 34675 sayılı yazı ile“devredilen eğitim kurumlarında görevli öğretmenlerin mezun oldukları yükseköğretim programlarına göre, aylık karşılığı okutabilecekleri derslerin belirlenerek ilgi (d) esaslara dahil edilmesi için Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığında bir çalışma sürdürülmektedir. Bu çalışmaların tamamlanmasına müteakip söz konusu eğitim kurumu yöneticilikleri, eski yöneticilerin istekleri de dikkate alınarak değerlendirilecektir.” Şeklinde cevap vermişlerdir. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı “Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumlarına Öğretmen Olarak Atanacakların Atamalarına Esas Olan Alanlar İle Mezun Oldukları Yüksek Öğretim Programları Ve Aylık Karşılığı Okutacakları Derslere İlişkin Esaslar” da 12/05/2006 tarih ve 133 sayılı Talim ve Terbiye Kurulu Kararıyla değişikliğe giderek devredilen eğitim kurumlarında görevli öğretmenlerin mezun oldukları yükseköğretim programlarına göre, aylık karşılığı okutabilecekleri dersleri belirleyerek çalışmaları tamamlamışlardır.
Bu cevaptan Bakanlığın 2006 yılından bu güne kadar bir çalışma içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Fakat yukarıdaki bakanlığın cevabi yazısından bir ay sonra Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı işlemleri tamamlamasına rağmen o günden bugüne bakanlık bir adım atmamıştır. Türk Eğitim-Sen “Atama Yapılabiliniyorsa Herkes Atanmalıdır..!” haberiyle atamaların yapılması için tekrar çağrıda bulunmuştur.
Ayrıca; Yalova Milletvekili Muharrem İnce 26/06/2008 tarih ve 4344 sayılı soru önergesinin 9.maddesinde “Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 11/12/2007 tarih ve 76990 sayılı yazısı ilgisindeki mülga yönetmeliğin 16. Maddesi 1. fıkrası “Daha önce yöneticilik görevinde bulunmuş olanlar, bu Yönetmelik ile yönetici olarak atanacaklarda aranan şartları taşımaları kaydıyla yöneticilik görevlerinden ayrıldıkları tarihten en az bir yıl geçtikten sonra durumlarına uygun yöneticilik görevlerine atamaya yetkili olanlarca tekrar atanabilirler.” Hükümlerine göre; Milli Eğitim Bakanlığına devredilen Sağlık Meslek Lisesi Yöneticiliklerinin bu okullarda devredilmeden önceki idarecilikleri dikkate alınarak bu fıkraya göre atanmaları için işlem tesis etmeyi düşünüyor musunuz?” diyerek bir bakıma Milli Eğitim Bakanlığına bu şekilde bir işlem tesis etmesi halinde atamaların yapılabileceğini bildirmişti.
Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü bu konuda ilk adımı atarak 18/07/2008 tarih ve 54405 sayılı yazı ile duyuruya çıkılan sağlık Meslek Lisesi yöneticiliklerinin duyurusunu iptal etmiştir. Çıkan yazıda “ 5450 sayılı ilgi (a) kanun kapsamında bakanlığımıza devredilen okulların özellikleri ve kanundaki statüleri ile yöneticilerinin büyük bölümünün söz konusu okullarda uzun süre yöneticilik yaptıkları ve alanlarında uzmanlaşmış oldukları dikkate alınarak ilgi (b) yönetmelik kapsamında boş eğitim kurumu yöneticiliklerine atamaya ilişkin yapılan duyurularda bu okulların yöneticiliklerinin duyurular kapsamına alınmaması, alınmış olanların ise duyuru kapsamından çıkarılması ilgi (c) onayla uygun görülmektedir.” Hükümleri bulunmaktadır.
Bu hükümler neticesinde duyuruya çıkan Sağlık Meslek liselerindeki yöneticiliklerin duyurusu iptale edilecek ve buraya atamalar yapılmayacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı’da yukarıdaki yazıda “yöneticilerinin büyük bölümünün söz konusu okullarda uzun süre yöneticilik yaptıkları ve alanlarında uzmanlaşmış oldukları dikkate alınarak” diyerek bir bakıma bu yöneticilerin haklarının bulunduğunu itiraf etmişlerdir.
Şimdi Milli Eğitim Bakanlığı; 5450 Sayılı kanun ile kendisine devredilen okul ve merkezlerin devredilmeden önceki yöneticilerini hiç bir işleme gerek kalmaksızın 24/04/2008 tarih ve 26826 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticiliği Yönetmeliğinin http://www.memurlar.net/haber/108179/ 16. Maddesi b fıkrası “b) Dönüştürülme yoluyla oluşan eğitim kurumlarına, önceki kurum yöneticileri, norm kadro esaslarına göre bir başka şart aranmaksızın atanır.” Hükümlerince, çıkaracağı yeni bir genelge ile eski görevlerine atanmalarını sağlamalıdır. Bakanlıkta bunu planladığını yukarıdaki Türk Eğitim-Sen’e verdiği cevapla ve duyuruları iptal yazısıyla kanıtlamıştır.
Turizm Eğitim Merkezleri,
Turizm Aşçılık Eğitim Merkezleri
Meteoroloji Teknik Lisesi,
Sağlık Meslek Liseleri,
Tapu ve Kadastro Meslek Liseleri ile diğer devredilen okul, kurum ve merkezlerde Bulunan yöneticilerin yöneticilik görevleri, sona ermiş ve öğretmen olarak atanmışlardır.
Fakat bu okul, kurum ve merkezlerde görevli bulanan yöneticilerin bir kalemde görevlerinin ellerinden alınması hukuki değildir. Bu personellerin tekrar yönetici olarak atanmayarak personelin edindiği tecrübenin ve devredilen okulların özel durumlarından dolayı personelde oluşan bilgi birikiminin kullanılmamasında kamu yararı da bulunmamaktadır. Ayrıca 5450 sayılı kanunun 5. maddesine istinaden Milli Eğitim Bakanlığına devredilerek öğretmen olarak ataması yapılan yöneticilerin hukukun genel ilkelerinden olan kazanılmış haklara (müktesep haklara) saygı ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir. Kazanılmış haklara saygı gösterilmesi her şeyden önce hukuki istikrarın bir unsuru, hukuk güvenliğinin ve hukuk devletinin vazgeçilmez bir şartıdır.
Bu konuda Ankara 5. İdare Mahkemesinde açılan Esas No:2006/2704, Karar No:2007/1787 nolu davada; 5450 Sayılı kanunun 5.maddesi 3. fıkrasındaki “Devredilen personelin devirden önce görev yaptığı kurumlarda geçen hizmet süreleri Bakanlıkta geçmiş sayılır.” hükümler ile 11/01/2004 tarih ve 25343 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 23. Maddesi a fıkrası “a) Dönüştürülme yoluyla oluşan kurum müdürlüğüne önceki kurum müdürünün, ataması yapılır.” Hükümlerine değinilerek “Bu durumda yukarıda anılan yasa uyarınca Çevre ve Orman Bakanlığı’na Bağlı olan Anadolu Meteoroloji lisesi’nin Millî Eğitim Bakanlığı’na devredilmesi üzerine önceki kurum yöneticilerinin başkaca herhangi bir işleme gerek kalmaksızın atamasının yapılacağının ilgili yönetmelikte hüküm altına alınması karşısında davalı idarece davacının idarecilik görevine atanmayıp aynı okula öğretmen olarak atanması yolunda tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır” denilerek davacının aynı okula tekrar yönetici olarak atanmasının yolu açılmıştır.
Aynı konuda Ankara 4. İdare Mahkemesinde açılan Esas No:2006/1458, Karar No:2007/759 nolu davada; “…5450 sayılı yasa, ortaöğretimin bir sistem bütünlüğü içerisinde yeniden yapılandırılması ve uygulamada birlik ve beraberliğin gerçekleştirilmesini sağlamak için çıkarılmış ise de; söz konusu yasada devredilen okullar, eğitim merkezleri ve kursları ile döner sermaye işletmelerinde ekli (1) sayılı listelerde yer alan kadroların iptal üzerine bu kadrolara yapılacak atamaların ne şekilde yapılacağını öngören bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Buna göre davacının görev yaptığı okulun Millî Eğitim Bakanlığı’na devrinden sonra davacının söz konusu kadroya asaleten atanmasına engel bir durumun bulunmaması nihayetinde müdür olarak görev yapan bir kişin müdürlük görevinin gereklerini kanun değişikliğinden sonrada yerine getirebileceği göz önüne alındığında davacının aynı okula müdürlük görevini vekâleten yürütmek suretiyle sağlık meslek dersleri öğretmeni olarak atanmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” denilerek davacının aynı okula tekrar yönetici olarak atanmasının yolu açılmıştır.
Aynı konuda Muğla 1.İdare Mahkemesinde açılan Esas No:2006/1551, Karar No:2006/3058 nolu davada; 11/01/2004 tarih ve 25343 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 23. Maddesi a fıkrası “a) Dönüştürülme yoluyla oluşan kurum müdürlüğüne önceki kurum müdürünün, ataması yapılır.” hükümlerine değinilerek “Bu durumda, davacının Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 23. maddesi’ne göre müdür olarak atanması gerekirken müdür vekili olarak atanması işleminde anılan mevzuat hükümleri uyarınca hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” denilerek davacının aynı okula tekrar yönetici olarak atanmasının yolu açılmıştır.
Aynı konuda Muğla 1.İdare Mahkemesinde açılanEsas No:2006/1552, Karar No:2006/3021 nolu davada; 11/01/2004 tarih ve 25343 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 23. Maddesi a fıkrası “a) Dönüştürülme yoluyla oluşan kurum müdürlüğüne önceki kurum müdürünün, ataması yapılır.” Hükümlerine değinilerek “Bu durumda, anılan yasa uyarınca Sağlık Bakanlığına bağlı olan Sağlık Meslek Lisesi’nin Millî Eğitim Bakanlığı’na devredilmesi üzerine, önceki kurum yöneticilerinin başkaca herhangi bir işleme gerek kalmaksızın atamasının yapılacağının hüküm altına alınması karşısında dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” denilerek davacının aynı okula tekrar yönetici olarak atanmasının yolu açılmıştır.
Yukarıdaki mahkeme kararları ve aşağıda sıraladığımız maddelerdeki;
1-Kazanılmış haklarla ilgili olarak;
Anayasa Mahkemesinin; Esas No: 1987/21 ve Karar No:1988/25 nolu kararında; kazanılmış haklara saygının Hukuk Devletinin gerekleri arasında yer aldığı belirtilmiş ve kazanılmış haklara saygı gösterilmesinin Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu ifade edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin; Esas No: 1998/10 ve Karar No:1998/18 nolu kararında; Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen niteliklere sahip bir Hukuk Devletinde mevcut kanunlara göre kazanılmış hakların sonradan çıkacak kanunlarla tanınmasının zorunlu olduğu ifade edilmiştir.
Danıştay 12.Dairesinin 1971/2937 E. ve 1973/2272 K. sayılı kararında: “olayın geçtiği tarihte yürürlükte olan bir yönetmeliğe uygun olarak kazanılmış hak sahibi olanların sonradan çıkan yönetmelikle bu haklarının ortadan kaldırılamayacağına” hükmedilmiştir. Yukarıdaki Anayasa Mahkemesi ve Danıştay hükümlerince,
2-Yüksek Mahkemeler kazanılmış hakları;
Yargıtay; “Yasalara uygun olarak gerçekleşen hak” olarak tanımlamaktadır.
Anayasa Mahkemesi; “Kişinin bulunduğu statüden doğan, tahakkuk etmiş ve kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine dönüşmüş hak” olarak tanımlamaktadır.
Danıştay; “Kazanılmış haklar eski kanunlar yürürlükte iken kesin bir surette kazanılan yani hukukça korunmakta bulunan ve bir iddia haline gelen haklar” olarak tanımlamaktadır. Bu yüksek mahkemelerin yaptığı yukarıdaki tespitler hükümlerince,
3–657 sayılı devlet memurları kanununun “Kadroları kaldırılan devlet memurları” başlıklı 91. maddesi “Kadrosu kaldırılmış olanların memurlukla ilgileri, emeklilik ve bu kanunda yazılı aylık ve aile ödeneği hakları ile yükümlülükleri devam eder.
Kadrosu kaldırılmış olan memurların, kendi kurumlarında veya başka kurumlarda eski sınıflarındaki derecelerine eşit bir göreve atanmaları mecburidir; atandıkları göreve başlamayanlar memurluktan çekilmiş sayılırlar.
Kadro kaldırılması sebebiyle açıkta kalan memurlar varken bunların sınıf ve derecelerinde boşalacak kadrolara başkaları atanamaz.” Hükümlerince,
4–5450 Sayılı kanunun 5.maddesi 3. fıkrasındaki “Devredilen personelin devirden önce görev yaptığı kurumlarda geçen hizmet süreleri Bakanlıkta geçmiş sayılır.” Hükümleri,
5–11/01/2004 tarih ve 25343 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 23. Maddesi a fıkrası “a) Dönüştürülme yoluyla oluşan kurum müdürlüğüne önceki kurum müdürünün, ataması yapılır.” Hükümlerince, (5450 sayılı kanun çıktığında yürürlükte olan Bu yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.)
6–13/04/2007 tarih ve 26492 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama Yönetmeliğinin 14. Maddesi b fıkrası “b) Dönüştürülme yoluyla oluşan eğitim kurumu yöneticiliklerine, önceki eğitim kurumu yöneticilerinin norm kadro imkânları ölçüsünde başkaca herhangi bir işleme gerek kalmaksızın atamaları yapılır.” Hükümlerince, (5450 sayılı kanun çıktığında yürürlükte olan Bu yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.)
7–13/04/2007 tarih ve 26492 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama Yönetmeliğinin 14. Maddesi 1. fıkrası “(1) Daha önce yöneticilik görevinde bulunmuş olanlar, bu Yönetmelik ile yönetici olarak atanacaklarda aranan şartları taşımaları kaydıyla yöneticilik görevlerinden ayrıldıkları tarihten en az bir yıl geçtikten sonra durumlarına uygun yöneticilik görevlerine atamaya yetkili olanlarca tekrar atanabilirler.” Hükümlerince, (5450 sayılı kanun çıktığında yürürlükte olan Bu yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.)
8–24/04/2008 tarih ve 26826 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticiliği Yönetmeliğinin
16. Maddesi b fıkrası “b) Dönüştürülme yoluyla oluşan eğitim kurumlarına, önceki kurum yöneticileri, norm kadro esaslarına göre bir başka şart aranmaksızın atanır.” Hükümlerince, (Bu yönetmelik şu an yürürlüktedir.)
9-Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 25/06/2008 tarih ve 43753sayılı “Eğitim Kurumları Yöneticileri” konulu 2008/50 nolu genelgesinin 3.maddesindeki “3- 5450 sayılı Kanun kapsamında Bakanlığımıza devredilen eğitim kurumlarında görevli yöneticilerin devir öncesindeki yöneticilik hizmetleri ilgi Yönetmelik kapsamındaki emsali yöneticilikler gibi değerlendirilecektir.” Hükümlerince,
5450 Sayılı kanun ile Milli Eğitim Bakanlığına devredilen okul ve merkezlerin devredilmeden önceki idarecileri hiç bir işleme gerek kalmaksızın Milli Eğitim Bakanlığının çıkaracağı yeni bir genelge ile eski görevlerine atanmalıdır.
Sağlık Meslek Liseleri ve devredilen Meslek Liseleri yöneticilerinin asaleten atanmaları için Türk Eğitim-Sen’in Bakanlığa yazdığı bir yazıya; Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü 18/04/2006 tarih ve 34675 sayılı yazı ile“devredilen eğitim kurumlarında görevli öğretmenlerin mezun oldukları yükseköğretim programlarına göre, aylık karşılığı okutabilecekleri derslerin belirlenerek ilgi (d) esaslara dahil edilmesi için Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığında bir çalışma sürdürülmektedir. Bu çalışmaların tamamlanmasına müteakip söz konusu eğitim kurumu yöneticilikleri, eski yöneticilerin istekleri de dikkate alınarak değerlendirilecektir.” Şeklinde cevap vermişlerdir. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı “Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumlarına Öğretmen Olarak Atanacakların Atamalarına Esas Olan Alanlar İle Mezun Oldukları Yüksek Öğretim Programları Ve Aylık Karşılığı Okutacakları Derslere İlişkin Esaslar” da 12/05/2006 tarih ve 133 sayılı Talim ve Terbiye Kurulu Kararıyla değişikliğe giderek devredilen eğitim kurumlarında görevli öğretmenlerin mezun oldukları yükseköğretim programlarına göre, aylık karşılığı okutabilecekleri dersleri belirleyerek çalışmaları tamamlamışlardır.
Bu cevaptan Bakanlığın 2006 yılından bu güne kadar bir çalışma içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Fakat yukarıdaki bakanlığın cevabi yazısından bir ay sonra Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı işlemleri tamamlamasına rağmen o günden bugüne bakanlık bir adım atmamıştır. Türk Eğitim-Sen “Atama Yapılabiliniyorsa Herkes Atanmalıdır..!” haberiyle atamaların yapılması için tekrar çağrıda bulunmuştur.
Ayrıca; Yalova Milletvekili Muharrem İnce 26/06/2008 tarih ve 4344 sayılı soru önergesinin 9.maddesinde “Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 11/12/2007 tarih ve 76990 sayılı yazısı ilgisindeki mülga yönetmeliğin 16. Maddesi 1. fıkrası “Daha önce yöneticilik görevinde bulunmuş olanlar, bu Yönetmelik ile yönetici olarak atanacaklarda aranan şartları taşımaları kaydıyla yöneticilik görevlerinden ayrıldıkları tarihten en az bir yıl geçtikten sonra durumlarına uygun yöneticilik görevlerine atamaya yetkili olanlarca tekrar atanabilirler.” Hükümlerine göre; Milli Eğitim Bakanlığına devredilen Sağlık Meslek Lisesi Yöneticiliklerinin bu okullarda devredilmeden önceki idarecilikleri dikkate alınarak bu fıkraya göre atanmaları için işlem tesis etmeyi düşünüyor musunuz?” diyerek bir bakıma Milli Eğitim Bakanlığına bu şekilde bir işlem tesis etmesi halinde atamaların yapılabileceğini bildirmişti.
Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü bu konuda ilk adımı atarak 18/07/2008 tarih ve 54405 sayılı yazı ile duyuruya çıkılan sağlık Meslek Lisesi yöneticiliklerinin duyurusunu iptal etmiştir. Çıkan yazıda “ 5450 sayılı ilgi (a) kanun kapsamında bakanlığımıza devredilen okulların özellikleri ve kanundaki statüleri ile yöneticilerinin büyük bölümünün söz konusu okullarda uzun süre yöneticilik yaptıkları ve alanlarında uzmanlaşmış oldukları dikkate alınarak ilgi (b) yönetmelik kapsamında boş eğitim kurumu yöneticiliklerine atamaya ilişkin yapılan duyurularda bu okulların yöneticiliklerinin duyurular kapsamına alınmaması, alınmış olanların ise duyuru kapsamından çıkarılması ilgi (c) onayla uygun görülmektedir.” Hükümleri bulunmaktadır.
Bu hükümler neticesinde duyuruya çıkan Sağlık Meslek liselerindeki yöneticiliklerin duyurusu iptale edilecek ve buraya atamalar yapılmayacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı’da yukarıdaki yazıda “yöneticilerinin büyük bölümünün söz konusu okullarda uzun süre yöneticilik yaptıkları ve alanlarında uzmanlaşmış oldukları dikkate alınarak” diyerek bir bakıma bu yöneticilerin haklarının bulunduğunu itiraf etmişlerdir.
Şimdi Milli Eğitim Bakanlığı; 5450 Sayılı kanun ile kendisine devredilen okul ve merkezlerin devredilmeden önceki yöneticilerini hiç bir işleme gerek kalmaksızın 24/04/2008 tarih ve 26826 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticiliği Yönetmeliğinin http://www.memurlar.net/haber/108179/ 16. Maddesi b fıkrası “b) Dönüştürülme yoluyla oluşan eğitim kurumlarına, önceki kurum yöneticileri, norm kadro esaslarına göre bir başka şart aranmaksızın atanır.” Hükümlerince, çıkaracağı yeni bir genelge ile eski görevlerine atanmalarını sağlamalıdır. Bakanlıkta bunu planladığını yukarıdaki Türk Eğitim-Sen’e verdiği cevapla ve duyuruları iptal yazısıyla kanıtlamıştır.
MEB'den Branş Kontenjanlarına İlişkin Resmi Açıklama
Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü 2008-2 ataam döneminde atama yapılacak alanlar ile başvuraya esas olacak kontenjan çizelgesini resmi olarak açıkladı. Açıklamada taban puanların KPSS sonuçları açıklandıktan sonra belirleneceğine yer verildi.
Personel Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada her bir branş için kadrolu ve sözleşmeli atama kontenjanları ile kadrolu kontenjanlar içindeki ilk atama, açıktan atama, kurumlar arası atama kontenjanlarına da yer verildi.
"İlk atama", KPSS puanı ile yapılacak atamaları; "açıktan atama", istifa etmiş öğretmenlerden dönmek isteyenlere ilişkin kontenanları; "kurumlar arası naklen atama" ise diğer kurumlarda görev alan memurlardan öğretmenlik formasyonuna sahip olanların naklen atamalarını ifade etmektedir.
Personel Genel Müdürlüğü kontenjanları açıklarken sıkça sorulan iki soruya yanıt verdi.
1- Alanlar bazındaki taban puanları, 2008 yılı KPSSP10 sonuçları ÖSYM’ce açıklandıktan sonra Bakanlıkça yapılacak çalışma sonucunda belirlenecektir.
2- 2008-2 Öğretmenlik İçin Başvuru ve Atama Kılavuzu; başvuruların alınmaya başlanacağı 05 Ağustos 2008 tarihinden önce Bakanlığımızın http://personel.meb.gov.tr adresinde yayınlanacaktır.
Personel Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada her bir branş için kadrolu ve sözleşmeli atama kontenjanları ile kadrolu kontenjanlar içindeki ilk atama, açıktan atama, kurumlar arası atama kontenjanlarına da yer verildi.
"İlk atama", KPSS puanı ile yapılacak atamaları; "açıktan atama", istifa etmiş öğretmenlerden dönmek isteyenlere ilişkin kontenanları; "kurumlar arası naklen atama" ise diğer kurumlarda görev alan memurlardan öğretmenlik formasyonuna sahip olanların naklen atamalarını ifade etmektedir.
Personel Genel Müdürlüğü kontenjanları açıklarken sıkça sorulan iki soruya yanıt verdi.
1- Alanlar bazındaki taban puanları, 2008 yılı KPSSP10 sonuçları ÖSYM’ce açıklandıktan sonra Bakanlıkça yapılacak çalışma sonucunda belirlenecektir.
2- 2008-2 Öğretmenlik İçin Başvuru ve Atama Kılavuzu; başvuruların alınmaya başlanacağı 05 Ağustos 2008 tarihinden önce Bakanlığımızın http://personel.meb.gov.tr adresinde yayınlanacaktır.
16 Eylül 2008 Salı
ÖSYM, Eylül'deki KPSS'yi İkiye Ayırdı
2008 Kamu Personel Seçme Sınavına (Ortaöğretim/ Önlisans) Başvuran Adaylar
21 Eylül 2008 Pazar günü yapılacak olan Kamu Personel Seçme Sınavı Ortaöğretim/Önlisans için başvuru yapan aday sayısının fazla oluşu ve bunun sonucunda bazı sınav merkezlerinde sınava girecek aday sayısının sınav merkezinin kapasitesinin çok üzerinde olması nedeniyle sınavın ortaöğretim ve önlisans düzeyinde iki ayrı oturumda yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Buna göre söz konusu sınava ortaöğretim düzeyinde girecek adaylar için sınav 21 Eylül 2008 Pazar günü saat 9:30’da, önlisans düzeyinde girecek adaylar için ise 21 Eylül 2008 Pazar günü saat 14:30’da gerçekleştirilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
ÖSYM Başkanlığı
21 Eylül 2008 Pazar günü yapılacak olan Kamu Personel Seçme Sınavı Ortaöğretim/Önlisans için başvuru yapan aday sayısının fazla oluşu ve bunun sonucunda bazı sınav merkezlerinde sınava girecek aday sayısının sınav merkezinin kapasitesinin çok üzerinde olması nedeniyle sınavın ortaöğretim ve önlisans düzeyinde iki ayrı oturumda yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Buna göre söz konusu sınava ortaöğretim düzeyinde girecek adaylar için sınav 21 Eylül 2008 Pazar günü saat 9:30’da, önlisans düzeyinde girecek adaylar için ise 21 Eylül 2008 Pazar günü saat 14:30’da gerçekleştirilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
ÖSYM Başkanlığı
Hangi KPSS Puanları Geçerli?
ANKA’nın Bakanlık yetkililerinden edindiği bilgiye göre, Milli Eğitim Bakanlığı hazırlıklarını tamamladığı Ağustos ayı atamalarını 2008 KPSS sonuçlarının açıklanmasından sonra yapacak. Bakanlık Ağustos ayı içerisinde 2006 ve 2008 KPSS sonuçlarına göre10 bini sözleşmeli 14 bini kadrolu toplam 24 bin öğretmenin atamasını gerçekleştirecek. Öğretmen olarak atanacak adayların KPSSP10 alanında başarılı olmaları şartı aranıyor.
Memurlar.net'e gelen uyarılar üzerine söz konusu habere daha sonra şu notu ekledik:
(ANKA haber ajansının haberinin bu bölümü yanlıştır. 2006 sınav sonuçlarının geçerliliği bitmiştir. Ancak 2007 yılı sınav sonuçlarının geçerliliği devam etmektedir. Bu nedenle buradaki ifadenin "2007 ve 2008" olması gerekmektedir.)
HANGİ SINAV PUANLARI GEÇERLİDİR?
KPSS'ye ilişkin yönetmeliğin 11. maddesi şu şekildedir: "KPSS sonuçları iki yıl süreyle geçerlidir. Ancak, bu süre içinde yeni bir sınavın yapılamaması durumunda, sınav sonuçları, bir sonraki sınava kadar geçerli olmaya devam eder."
2006 SINAV PUANI
Yukarıdaki hükme göre, genel kural, sınav puanlarının iki yıl geçerli olduğu şeklindedir. Ancak Bakanlar Kurulu, zaman zaman sınav puanlarının geçerlilik süresini uzatabilmektedir. Daha önce 1999 ve 2004 yılı sınav puanları, Bakanlar Kurulu Kararıyla iki yıl uzatılmıştı. Ancak 2006 yılı genel KPSS sınav puanının geçerlilik süresi uzatılmamıştır ve uzatılmayacaktır.
Diğer yandan, 2006 KPSS Lisans sınavı 1-2 Temmuz 2006 tarihinde yapılmıştır. Sınav puanları iki yıl boyunca geçerli olduğundan 2006 KPSS/1 sınav puanlarının geçerliliği 2 Temmuz 2008 tarihi itibariyle sona ermiştir.
2007 SINAV PUANI
2007 yılı KPSS sınavı genel bir KPSS sınavı değildir. Sadece öğretmenlik ve A grubu kadrolar için yapılmıştır. Bu sınav sonuçları B grubu atamalarda (yani genel memur atamalarında) kullanılmamaktadır. Bu nedenle 2007 yılı KPSS sınavı öğretmenlik ve A Grubu kadrolar için 1 Temmuz 2009 tarihine kadar geçerlidir. (2007 KPSS sınavı ise 30 Haziran-01 Temmuz 2007 tarihlerinde yapılmıştır. )
17 EYLÜL 2006 SINAV PUANI
Burada bir diğer husus şudur. 2006 yılının Eylül ayında (17 Eylül) ortaöğretim ve önlisans mezunları için de bir KPSS sınavı yapılmıştır. Sınav puanları genel kural olarak iki yıl geçerli olduğundan 17 Eylül 2006 tarihinde yapılan KPSS/2 sınav puanları 17 Eylül 2008 tarihine kadar geçerlidir.
ÖĞRETMEN ADAYLARI İÇİN ÖZET SON AÇIKLAMA
Öğretmen adayları bağlamında özetleyecek olursak, 2008 yılı öğretmen atamalarında sadece 2007 ve 2008 KPSS sınav puanları kullanılabilecektir. MEB tarafından çıkarılacak olan kılavuzda da bu husus yer alacaktır. 2006 sınav puanı öğretmen atamalarında kullanılamayacaktır.
Memurlar.net'e gelen uyarılar üzerine söz konusu habere daha sonra şu notu ekledik:
(ANKA haber ajansının haberinin bu bölümü yanlıştır. 2006 sınav sonuçlarının geçerliliği bitmiştir. Ancak 2007 yılı sınav sonuçlarının geçerliliği devam etmektedir. Bu nedenle buradaki ifadenin "2007 ve 2008" olması gerekmektedir.)
HANGİ SINAV PUANLARI GEÇERLİDİR?
KPSS'ye ilişkin yönetmeliğin 11. maddesi şu şekildedir: "KPSS sonuçları iki yıl süreyle geçerlidir. Ancak, bu süre içinde yeni bir sınavın yapılamaması durumunda, sınav sonuçları, bir sonraki sınava kadar geçerli olmaya devam eder."
2006 SINAV PUANI
Yukarıdaki hükme göre, genel kural, sınav puanlarının iki yıl geçerli olduğu şeklindedir. Ancak Bakanlar Kurulu, zaman zaman sınav puanlarının geçerlilik süresini uzatabilmektedir. Daha önce 1999 ve 2004 yılı sınav puanları, Bakanlar Kurulu Kararıyla iki yıl uzatılmıştı. Ancak 2006 yılı genel KPSS sınav puanının geçerlilik süresi uzatılmamıştır ve uzatılmayacaktır.
Diğer yandan, 2006 KPSS Lisans sınavı 1-2 Temmuz 2006 tarihinde yapılmıştır. Sınav puanları iki yıl boyunca geçerli olduğundan 2006 KPSS/1 sınav puanlarının geçerliliği 2 Temmuz 2008 tarihi itibariyle sona ermiştir.
2007 SINAV PUANI
2007 yılı KPSS sınavı genel bir KPSS sınavı değildir. Sadece öğretmenlik ve A grubu kadrolar için yapılmıştır. Bu sınav sonuçları B grubu atamalarda (yani genel memur atamalarında) kullanılmamaktadır. Bu nedenle 2007 yılı KPSS sınavı öğretmenlik ve A Grubu kadrolar için 1 Temmuz 2009 tarihine kadar geçerlidir. (2007 KPSS sınavı ise 30 Haziran-01 Temmuz 2007 tarihlerinde yapılmıştır. )
17 EYLÜL 2006 SINAV PUANI
Burada bir diğer husus şudur. 2006 yılının Eylül ayında (17 Eylül) ortaöğretim ve önlisans mezunları için de bir KPSS sınavı yapılmıştır. Sınav puanları genel kural olarak iki yıl geçerli olduğundan 17 Eylül 2006 tarihinde yapılan KPSS/2 sınav puanları 17 Eylül 2008 tarihine kadar geçerlidir.
ÖĞRETMEN ADAYLARI İÇİN ÖZET SON AÇIKLAMA
Öğretmen adayları bağlamında özetleyecek olursak, 2008 yılı öğretmen atamalarında sadece 2007 ve 2008 KPSS sınav puanları kullanılabilecektir. MEB tarafından çıkarılacak olan kılavuzda da bu husus yer alacaktır. 2006 sınav puanı öğretmen atamalarında kullanılamayacaktır.
Ergenekon'da karar günü
Ergenekon operasyonunda dananın kuyruğu kopuyor... İddianame için 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararını bugün verecek.13. Ağır Ceza Mahkemesi 2455 sayfadan ve 441 klasörden oluşan Ergenekon İddianamesi'yle ilgili "kabul" ya da "red" kararını bugün verecek...İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Ergenekon soruşturmasıyla ilgili iddianamenin kabulü veya reddi konusunda karar vermesinin son günü olarak 28 Temmuz 2008 tarihi verilmişti...
20 ANAHTAR YOL İŞTE DÜNYAYI KURTARACAK
İngiliz Daily Mirror gazetesi, dünyayı bekleyen çevre felaketlerinin önünü kesecek 20 anahtar yolu açıkladı.
Dünyanın en büyük sorunlarından biri çevre kirliliği. Ve bunun sebep olacağı felaketlerin başında küresel ısınma ve yüz yıl sonra birçok canlı türünün yok olma ihtimali geliyor. İşte bütün bunlara engel olabilmek için aralarında sanayileşmiş ülkelerin de bulunduğu 141 ülke, yeryüzüne zararlı gazların azaltılmasını öngören Kyoto Protokolü'ne imza attı. Fakat protokol imzalamakla, bu büyük problem çözülecek gibi görünmüyor. Bu noktadan hareket eden İngiliz The Daily Mirror gazetesi, insanların belirli sorumlulukları alması gerektiğini belirterek, gezegenimizi kurtarabilmek için yapılması gereken 20 hayati yolu sıraladı:
1- Yurtdışına yolculuk yapmayın, kendi ülkenizde tatil yapın. Böylece kişi başına harcanan yakıt azalmış olur.
2- 5 dakikalık duşla yetinin. Daha az su tüketirsiniz.
3- TV, radyo gibi elektronik aletleri stand-by bırakmayın.
4- Mevsim sebze ve meyvesi tüketin. Kivi, muz gibi meyveler çok uzak ülkelerden ihraç ediliyor ve çok yakıt tüketilmesine neden oluyor.
5- Evinizin dış cephesini koyu renkle boyamak sıcaklığı muhafaza eder.
6- Toplu ulaşım araçlarını kullanın.
7- Kapı altları, çatı ve zeminin hava geçirmemesine dikkat ederek sıcaklığı koruyabilirsiniz.
8- Geri dönüşümü mümkün olan şişe ve kutularda içecek tüketin.
9- Buzdolabınızın iyi kapanıp kapanmadığını kontrol ederek enerji tasarruf edin.
10- Kağıtları geri dönüşüm çöp kutusuna atın.
11- Çok kirli olmadığı sürece çamaşır makinenizde sıcak su kullanmayın.
12- Su deposu ve sıcak su tesisatı 15 yıldan eskiyse yenileyin.
13- Çamaşır kurutma makinesini çok az kullanın. Çamaşırı asarak kurutun.
14- Enerji tasarruf eden ampul kullanın.
15- Evinizin yanına ağaç dikin, yazın sıcaktan, kışın soğuktan korunun.
16- Evinizin duvarlarını yalıtın.
17- Kaloriferin derecesini çok açmayın.
18- Atacağınız çöplerin yüzde 50'si geri dönüşüme uğrasa, daha az karbondioksit gazı açığa çıkar.
19- Otomobil lastiklerinin hava basıncını düzenli kontrol edin.
20- Çift camlı pencere pahalıysa bantlarla yalıtım yapabilirsiniz.
Dünyanın en büyük sorunlarından biri çevre kirliliği. Ve bunun sebep olacağı felaketlerin başında küresel ısınma ve yüz yıl sonra birçok canlı türünün yok olma ihtimali geliyor. İşte bütün bunlara engel olabilmek için aralarında sanayileşmiş ülkelerin de bulunduğu 141 ülke, yeryüzüne zararlı gazların azaltılmasını öngören Kyoto Protokolü'ne imza attı. Fakat protokol imzalamakla, bu büyük problem çözülecek gibi görünmüyor. Bu noktadan hareket eden İngiliz The Daily Mirror gazetesi, insanların belirli sorumlulukları alması gerektiğini belirterek, gezegenimizi kurtarabilmek için yapılması gereken 20 hayati yolu sıraladı:
1- Yurtdışına yolculuk yapmayın, kendi ülkenizde tatil yapın. Böylece kişi başına harcanan yakıt azalmış olur.
2- 5 dakikalık duşla yetinin. Daha az su tüketirsiniz.
3- TV, radyo gibi elektronik aletleri stand-by bırakmayın.
4- Mevsim sebze ve meyvesi tüketin. Kivi, muz gibi meyveler çok uzak ülkelerden ihraç ediliyor ve çok yakıt tüketilmesine neden oluyor.
5- Evinizin dış cephesini koyu renkle boyamak sıcaklığı muhafaza eder.
6- Toplu ulaşım araçlarını kullanın.
7- Kapı altları, çatı ve zeminin hava geçirmemesine dikkat ederek sıcaklığı koruyabilirsiniz.
8- Geri dönüşümü mümkün olan şişe ve kutularda içecek tüketin.
9- Buzdolabınızın iyi kapanıp kapanmadığını kontrol ederek enerji tasarruf edin.
10- Kağıtları geri dönüşüm çöp kutusuna atın.
11- Çok kirli olmadığı sürece çamaşır makinenizde sıcak su kullanmayın.
12- Su deposu ve sıcak su tesisatı 15 yıldan eskiyse yenileyin.
13- Çamaşır kurutma makinesini çok az kullanın. Çamaşırı asarak kurutun.
14- Enerji tasarruf eden ampul kullanın.
15- Evinizin yanına ağaç dikin, yazın sıcaktan, kışın soğuktan korunun.
16- Evinizin duvarlarını yalıtın.
17- Kaloriferin derecesini çok açmayın.
18- Atacağınız çöplerin yüzde 50'si geri dönüşüme uğrasa, daha az karbondioksit gazı açığa çıkar.
19- Otomobil lastiklerinin hava basıncını düzenli kontrol edin.
20- Çift camlı pencere pahalıysa bantlarla yalıtım yapabilirsiniz.
15 Eylül 2008 Pazartesi
ALLAH' KELAMININ MÜTHİŞ SIRRI!..
Hollandalı bilim adamı ve psikolog Vander Hoven ALLAH kelimesini oluşturan harflerin sırrını bulduğunu açıkladı. Prof. Hoven'in hastalar üzerindeki araştırmasının sonucu ise şöyle.. 01 Temmuz 2007 Pazar 00:24
Hollandalı bir psikolog olan Vander Hoven Kur'an okumanın ve ALLAH kelimesini tekrar etmenin hastalar ve sağlıklı insanlar üzerindeki etkilerini bulduğunu açıkladı.
Hollandalı profesör üç yıldan beri bir çok hasta üzerinde araştırma ve çalışmasını yaparak yeni buluşuna ulaştığını söyledi.
Hastalarından bazılarının Müslüman olmadığını, bazılarının da Arapça bilmediğini belirten Hoven hastalarına ALLAH kelimesini öğrettiğini söyledi.
Alınan sonucun çok mükemmel olduğunu, özellikle depresyon ve tansiyon hastalarında çok daha iyi sonuçlar verdiğini belirtti.
Profesör Haven ALLAH kelimesini oluşturan harflerin psikolojik hastaların üzerindeki etkilerini açıkladı.
-ALLAH kelimesinin ilk harfi olan -A- harfi solunum sisteminden direk çıkıyor ve nefes almayı düzenliyor.
- Damaktan söylenen -L- harfi ise, (Arapçada çıkarıldığı şekilde) dil hafifçe damağın üst kısmına dokunuyor ve çene kısa bir duraklamayla birlikte aynı işlem tekrarlanıyor.(İki -L- harfi olduğu için) Bu işlem nefes alıp vermeyi rahatlatıyor
- Son harf olan -H- harfi çıkartılırken akciğer ve kalp arasında bir ilişki oluşuyor ve işlem sonucunda kalp atışları düzeliyor.
Bu araştırmayı yapan Hollandalı profesör Müslüman değil, fakat İslam ilimlerine ilgi duyan ve Kur'an-ı Kerim'in sırlarını araştıran bir psikolog.
Hollandalı bir psikolog olan Vander Hoven Kur'an okumanın ve ALLAH kelimesini tekrar etmenin hastalar ve sağlıklı insanlar üzerindeki etkilerini bulduğunu açıkladı.
Hollandalı profesör üç yıldan beri bir çok hasta üzerinde araştırma ve çalışmasını yaparak yeni buluşuna ulaştığını söyledi.
Hastalarından bazılarının Müslüman olmadığını, bazılarının da Arapça bilmediğini belirten Hoven hastalarına ALLAH kelimesini öğrettiğini söyledi.
Alınan sonucun çok mükemmel olduğunu, özellikle depresyon ve tansiyon hastalarında çok daha iyi sonuçlar verdiğini belirtti.
Profesör Haven ALLAH kelimesini oluşturan harflerin psikolojik hastaların üzerindeki etkilerini açıkladı.
-ALLAH kelimesinin ilk harfi olan -A- harfi solunum sisteminden direk çıkıyor ve nefes almayı düzenliyor.
- Damaktan söylenen -L- harfi ise, (Arapçada çıkarıldığı şekilde) dil hafifçe damağın üst kısmına dokunuyor ve çene kısa bir duraklamayla birlikte aynı işlem tekrarlanıyor.(İki -L- harfi olduğu için) Bu işlem nefes alıp vermeyi rahatlatıyor
- Son harf olan -H- harfi çıkartılırken akciğer ve kalp arasında bir ilişki oluşuyor ve işlem sonucunda kalp atışları düzeliyor.
Bu araştırmayı yapan Hollandalı profesör Müslüman değil, fakat İslam ilimlerine ilgi duyan ve Kur'an-ı Kerim'in sırlarını araştıran bir psikolog.
Dialog Okuluna Avrupa Madalyası
Almanya'nın Köln kentinde Türk Alman Akademisyenler Derneği tarafından kurulan Özel Dialog Gymnasium Okulu, Avrupa madalyasına layık bulundu.
Almanya'nın Köln kentinde Türk Alman Akademisyenler Derneği tarafından kurulan Özel Dialog Gymnasium Okulu, Avrupa Parlamentosu'ndaki Hıristiyan Demokrat Partileri Grubu tarafından Avrupa madalyasına layık bulundu.
Okul, çok dilliliğe, Avrupalılık bilincine ve entegrasyona yaptığı katkılardan dolayı bu ödülü almaya hak kazandı. Söz konusu madalyayı AP Milletvekili Ruth Hieronymi, Özel Dialog Gymnasium okulunun binasında düzenlenen törende okulun müdürü Gregor Hohmann van Haaren'e verdi.
Törene Türkiye'nin Köln Başkonsolosu Kemal Demirciler'in yanı sıra Türk ve Alman çok sayıda seçkin davetli katıldı. Özel Diyalog Gymnasium öğrencileri başta Avrupa Birliği marşı olmak üzere Türkçe, Almanca, İngilizce ve Fransızca şarkılar söyleyerek programa renk kattı.
Törende konuşma yapan AP üyesi Hieronymi, Türk Alman Akademisyenler Derneği'nin bu okulu kurmaya karar verdiği dönemin çok iyi bir zamanlama olduğunu kaydetti.
2008 yılının 'Avrupa kültürler arası diyalog yılı' olduğunu hatırlatan Hieronymi, "Dialog Gymnasium ile Avrupa'da kültürler arası diyaloğa model olacak bir tarz ortaya koyabileceğinize inanıyordum." dedi.
Almanya'nın Köln kentinde Türk Alman Akademisyenler Derneği tarafından kurulan Özel Dialog Gymnasium Okulu, Avrupa Parlamentosu'ndaki Hıristiyan Demokrat Partileri Grubu tarafından Avrupa madalyasına layık bulundu.
Okul, çok dilliliğe, Avrupalılık bilincine ve entegrasyona yaptığı katkılardan dolayı bu ödülü almaya hak kazandı. Söz konusu madalyayı AP Milletvekili Ruth Hieronymi, Özel Dialog Gymnasium okulunun binasında düzenlenen törende okulun müdürü Gregor Hohmann van Haaren'e verdi.
Törene Türkiye'nin Köln Başkonsolosu Kemal Demirciler'in yanı sıra Türk ve Alman çok sayıda seçkin davetli katıldı. Özel Diyalog Gymnasium öğrencileri başta Avrupa Birliği marşı olmak üzere Türkçe, Almanca, İngilizce ve Fransızca şarkılar söyleyerek programa renk kattı.
Törende konuşma yapan AP üyesi Hieronymi, Türk Alman Akademisyenler Derneği'nin bu okulu kurmaya karar verdiği dönemin çok iyi bir zamanlama olduğunu kaydetti.
2008 yılının 'Avrupa kültürler arası diyalog yılı' olduğunu hatırlatan Hieronymi, "Dialog Gymnasium ile Avrupa'da kültürler arası diyaloğa model olacak bir tarz ortaya koyabileceğinize inanıyordum." dedi.
Yaradan Allah'ın 99 Adı (C.C.)
Adl العدل Herkese hakkını veren,
Afüv العفو Günahları affedip sâhibini cezâlandırmaktan vazgeçen
Âhir الآخر Varlığının sonu olmadığını belirtir ve insanlara vadettiği sonzuz hayâtı veren
Alîm العليم Bilgisi sonsuz olan, herşeyin farkında olup en ince noktasına kadar bilen
Aliyy العلي Yüksek, büyük ve yüce, güçte, bilgide, hükümde, irâdede ve diğer bütün yetkin sıfatlarında üstün olan
Allah الله Kendisinden başka olmayan "O" ilah. El-İlah'dan türemiştir.
Azîm العظيم Çok yüce ve sınırsız ve kayıtsız büyüklük, üstünlüğün tek sâhibi, pek azametli olan, yüce.
Azîz العزيز İzzet sâhibi, mağlup edilmesi imkânsız olan, her şeye galip olan.
Bâis الباعث Ölüleri dirilten, her canlıyı ölümünün ardından yeniden dirilten.
Bâkî الباقي Süreklilik sâhibi, sonsuza kadar kalan, sonsuz.
Bâri' البارئ Yarattıklarını temiz ve sağlam bir nizâm üzere yaratan, olgunlaştırarak birbirinden farklı niteliklerde meydana getiren, âzâ ve cihazını birbirine uygun yaratan.
Basîr البصير Herşeyi her yönüyle eksiksiz gören, yarattıklarına da görme duyusunu veren.
Bâsit الباسط Her hayrı veren, lütuf ve rahmetini kullarına yayan, dilediğine bolluk veren.
Bâtın الباطن Gizli, cisim olarak görülmeyen, varlığı gizli olan, ancak varlığı da kesin olarak bilinendir.
Bedî البديع Emsalsiz, acâyip ve hayret verici âlemler yaratan.
Berr البَرّ İyilik ve güzellik, bağışta bulunma, kullarına yardımcı olma
Câmi الجامع İstediğini istediği şekilde, istediği zaman, istediği yerde toplayan.
Cebbâr الجبّار Azamet ve kudret sâhibi, istediğini mutlak yapan, dilediğine muktedir olan.
Celîl الجليل Büyüklük ve ululuğu pek yüce olandır.
Dâr الضار Zarar verici şeyler yaratan
Evvel الأوّل Herşeyden önce, öncelerin öncesi, başlangıçların yaratıcısı ve varlığının öncesi olmayan
Fettâh الفتّاح Kulların her türlü güçlük ve sıkıntılarını açan ve kolaylaştıran
Gaffâr الغفّار Kullarının günâhlarını affeden ve çok bağışlayan yüce varlık
Gafûr الغفور Mağfiret eden, suçları bağışlayan, affeden, insanların beğenilmeyen taraflarını gizleyendir.
Ganî الغني Çok zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayan.
Habîr الخبير Her şeyden haberdâr olan, herşeyin iç yüzünden ve gizli tarafından her yönüyle bilen
Hâdî الهادي Hidâyete kavuşturan, kulunu hayırla muvaffak kılan.
Hâfıd الخافض Allah'ın, emirlerini dinlemeyen, başkalarını beğenmeyen, büyüklenip hak ve hukuk tanımaz zorbaları rezil, perişan eden
Hafîz الحفيظ Muhafaza eden, koruyup saklayan, yapılan işleri bütün ayrıntılarıyla saklayıp, herşeyi belli vaktinde âfet ve belâlardan koruyan
Hakem الحكم Hikmet sâhibi olan, yaptığı her işte hikmeti gözeten, hükmeden.
Hakîm الحكيم Herşeyi inceliğiyle bilip buna göre emir ve yasakları vâzeden, buyrukları ve bütün işleri yerli yerinde olan
Hakk الحقّ Varlığı hiç değişmeyen, hiç yok olmayan ve gerçek olan
Hâlik الخالق Yaratıcı olan
Halîm الحليم Acele etmeyen, günahkârların cezâsını vermeye güç yetirdiği onlara yumuşak davranarak cezâlarını geriye bırakan, hilmi çok olan
Hamîd الحميد Çok övülen, övgüyle değer sıfatlarıyla hamd edilen
Hasîb الحسيب Herkesin yaptıklarını tâkdir eden, yapılanları bütün ayrıntılarıyla bilip her insanı hesâba çekerek yaptığının karşılığını veren
Hayy الحيّ Ezelî ve ebedî diri olan, uyuklama, yorulma gibi noksanlıklardan uzak olan.
Kābid القابض Herşeyi sonsuz kudreti altına alan, bu kudretiyle kuşatıp kavrayan, herşeyi emri altına alıp tutan
Kādir القادر Kudret sâhibi, tükenmez kudreti olan, istediğini dilediği gibi yapmaya muktedir olan
Kahhâr القهّار Ziyâdesiyle kahredici, yok edici yüce bir varlık
Kaviyy القويّ Kudretli, güçlü ve sınırsız kuvvet sâhibi olan
Kayyûm القيّوم Yarattıklarının işini çeviren, her işleneni bilen, evveli olmayan.
Kebîr الكبير Büyük, yüce
Kerîm الكريم Cömert, kerem sâhibi; muktedirken affeden, cömertlik duygusunu veren, va'dini yerine getiren, çok ikrâm edici
Kuddûs القدّوس Her türlü hatâ, gaflet ve âcizlikten, eksiklikten uzak, mutlak kemâl sâhibi
Latîf اللطيف En ince işlerin bile bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nûfuz edilemeyen en ince şeyleri de yapan
Mâcid الماجد Ulu ve cömert, şânı yüce anlamlarını taşımaktadır. Kadri ve şânı büyük, kerem ve müsamahası bol.
Mâlik-ül Mülk مالك الملك Mülkün ebedî ezelî sâhibi.
Mâni المانع Bâzı şeylerin meydana gelmesine müsâde etmeyen, engelleyen.
Mecîd المجيد Şan, şeref, büyüklük ve kudretinden dolayı yüce olan ve güzel işlerinden dolayı da sevilip övülendir. Şeref, ancak kendi emir ve yasaklarına uymakla elde edilebilir (Hud, 11/73). Şanı, şerefi çok üstün olan.
Melik الملك Mülkün sâhibi, mülk ve saltanatı devamlı olan.
Metîn المتين Metânetli, kuvveti çok şiddetli olup hiçbir iş zor gelmeyen, pek güçlü demektir.
Mu'ahhir المؤخّر Herşeyden sonra yine var olan; O'na uymayanları zelîl edip arkada bırakan, istediğini geri koyan
Mucîb المجيب O'na yalvaranların isteklerine icâbet eden ve karşılık verendir, teklifleri bilen
Muğnî المغني Dilediğine zenginlik veren, ihtiyaçlarını gideren, müstağni kılan.
Muhsin المحسن Çokça veren, sonsuz düşünülse bile herşeyin sayısını her yönüyle bilen
Muhyî المحيي Dirilten, canlandıran ve hayat veren
Muîd المعيد Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan
Muiz المعز İzzet ve ikrâm edici, şeref sâhibi
Mukaddim المقدّم Herşeyden önce olan, dilediğini öne alan; dilediğine maddî ve manevî nimetler verip yükselten, öne geçiren
Mukît المقيت Rızıkları yaratan, bilen, tâyin eden, her yaratılmışın rızkını veren.
Muksit المقسط Bütün işlerini dengeli yapan
Muktedir المقتدر Gücü herşeye yeten, herşeyi dilediği duruma getiren, kuvvet sâhipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden
Musavvir المصور Yaratmış olduğu varlıkların şekillendiren ve durumlarını tâkdir eden
Mübdî' المبدىء Hiç yoktan ortaya koyan, vâreden, yaratan
Müheymin المهيْمن Allah'ın görüp gözeten, herşeye şâhit olan, herşeyi koruması altına alan, onları muhâfaza edip saklayan
Mü'min المؤمن Îmân ve güven veren, her türlü şüphe ve tereddütleri kaldıran
Mümît المميت Öldüren, ölümü her canlıya tâkdir edip bunu uygulayan
Müntakim المنتقم İntikâm alan
Müteâli المتعالِ Yüksek ve yüce varlık
Mütekebbir المتكبّر Her hususta çok büyük ve azamet sâhibi ulu yaratıcı
Müzil المذل Yüce Allah'ın lâyık olanları zillete düşüren, zelîl kılan, onları hor ve hakîr eden
Nâfi النافع Hayr ve menfaat verecek şeyleri yaratan, faydalandıran.
Nûr النور Âlemleri nurlandıran, dilediğini nûr eden, nûr, ışık olan.
Râfi الرافع Kaldıran, yükselten ve yüksek olan
Rahîm الرحيم Bağışlayıcı, sevdiklerine ve müminlere (âhirette) merhamet eden.
Rahmân الرحمن Pek merhametli, çok rahmet sâhibi olan
Rakîb الرقيب Görüp gözeten, murâkebe eden, bütün varlıklar üzerine gözcü olup bütün işlerini kontrol altına alan
Ra'ûf الرؤوف Çok şefkat ve merhamet gösteren, çok esirgeyen, kolaylık sağlayan
Reşîd الرشيد Bütün âlemleri dosdoğru bir nizam ve hikmetle âkıbetine ulaştıran
Rezzâk الرزّاق Bütün yaratıkların rızıklarını veren
Sabûr الصبور Çok sabırlı olan, isyankârlardan acele intikam almayan
Samed الصمد Hiçbir şeye muhtaç olmayan, tüm canlıların ihtiyaçlarını gideren ve her türlü istekte doğrudan kendisine başvurulan
Şehîd الشهيد Herşeye şâhit olan, herşeyi hakkıyla gören, bilen ve muâmelesini de buna göre yapan
Şekûr الشكور Çok şükre lâyık olan, kendi rızâsı için şükredilen, şükür olarak yapılan iyi işlerin daha fazlasıyla karşılığını veren, insanlara nimetlerini artırarak şükür muâmelesi yapan
Selām السلام Her türlü eminliğin, salimliğin aslı olan. Selam, İslâm sözcüğüyle aynı semantik kökten türer.
Semî السميع İşiten, işitme kuvvetine sâhip olan ve işitme gücünü veren
Tevvâb التوّاب Tövbeleri çok kabul eden, tövbe kapısını açık tutarak tövbe etme imkânı veren
Vâcid الواجد Vârolan ve herşeyi vâreden, icâd eyleyen; varlığı kendinden olan; dilediğini istediği anda var edip yaratan
Vâhid الواحد Tek, bir olan; kendisinden başka tanrı olmayan
Vâlî الوالي Yardım eden, destek veren, işleri düzenleyen, yöneten
Vâris الوارث Bütün servetlerin gerçek sâhibi
Vâsi الواسع Bağışlaması bol ve rahmeti çok olan
Vedûd الودود Çok şefkatli, muhabbetli, sâlih kullarını çok seven ve onlarca çok sevilen, onları rahmet ve rızâsına erdiren; sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya yegâne lâyık olan
Vehhâb الوهّاب Çok fazla bağışlayan
Vekîl الوكيل Hayâtını Allah'a tevekkül ederek düzenleyen ve böylece O'na sığınanların işlerinde kendilerine yardım eden
Velî الولي Dost, emir sâhibi ve iyi insanların, yâni müminlerin dostu (velîsi) olup onlara yardım ederek işlerini yöneten
Zâhir الظاهر Görünen, varlığında hiç şüphe olmayan, varlığı herşeyden âşikâr olan
Zülcelâl-i vel-İkrâm ذو الجلال والإكرام Hem azamet, hem de fazl-u kerem sâhibi.
Afüv العفو Günahları affedip sâhibini cezâlandırmaktan vazgeçen
Âhir الآخر Varlığının sonu olmadığını belirtir ve insanlara vadettiği sonzuz hayâtı veren
Alîm العليم Bilgisi sonsuz olan, herşeyin farkında olup en ince noktasına kadar bilen
Aliyy العلي Yüksek, büyük ve yüce, güçte, bilgide, hükümde, irâdede ve diğer bütün yetkin sıfatlarında üstün olan
Allah الله Kendisinden başka olmayan "O" ilah. El-İlah'dan türemiştir.
Azîm العظيم Çok yüce ve sınırsız ve kayıtsız büyüklük, üstünlüğün tek sâhibi, pek azametli olan, yüce.
Azîz العزيز İzzet sâhibi, mağlup edilmesi imkânsız olan, her şeye galip olan.
Bâis الباعث Ölüleri dirilten, her canlıyı ölümünün ardından yeniden dirilten.
Bâkî الباقي Süreklilik sâhibi, sonsuza kadar kalan, sonsuz.
Bâri' البارئ Yarattıklarını temiz ve sağlam bir nizâm üzere yaratan, olgunlaştırarak birbirinden farklı niteliklerde meydana getiren, âzâ ve cihazını birbirine uygun yaratan.
Basîr البصير Herşeyi her yönüyle eksiksiz gören, yarattıklarına da görme duyusunu veren.
Bâsit الباسط Her hayrı veren, lütuf ve rahmetini kullarına yayan, dilediğine bolluk veren.
Bâtın الباطن Gizli, cisim olarak görülmeyen, varlığı gizli olan, ancak varlığı da kesin olarak bilinendir.
Bedî البديع Emsalsiz, acâyip ve hayret verici âlemler yaratan.
Berr البَرّ İyilik ve güzellik, bağışta bulunma, kullarına yardımcı olma
Câmi الجامع İstediğini istediği şekilde, istediği zaman, istediği yerde toplayan.
Cebbâr الجبّار Azamet ve kudret sâhibi, istediğini mutlak yapan, dilediğine muktedir olan.
Celîl الجليل Büyüklük ve ululuğu pek yüce olandır.
Dâr الضار Zarar verici şeyler yaratan
Evvel الأوّل Herşeyden önce, öncelerin öncesi, başlangıçların yaratıcısı ve varlığının öncesi olmayan
Fettâh الفتّاح Kulların her türlü güçlük ve sıkıntılarını açan ve kolaylaştıran
Gaffâr الغفّار Kullarının günâhlarını affeden ve çok bağışlayan yüce varlık
Gafûr الغفور Mağfiret eden, suçları bağışlayan, affeden, insanların beğenilmeyen taraflarını gizleyendir.
Ganî الغني Çok zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayan.
Habîr الخبير Her şeyden haberdâr olan, herşeyin iç yüzünden ve gizli tarafından her yönüyle bilen
Hâdî الهادي Hidâyete kavuşturan, kulunu hayırla muvaffak kılan.
Hâfıd الخافض Allah'ın, emirlerini dinlemeyen, başkalarını beğenmeyen, büyüklenip hak ve hukuk tanımaz zorbaları rezil, perişan eden
Hafîz الحفيظ Muhafaza eden, koruyup saklayan, yapılan işleri bütün ayrıntılarıyla saklayıp, herşeyi belli vaktinde âfet ve belâlardan koruyan
Hakem الحكم Hikmet sâhibi olan, yaptığı her işte hikmeti gözeten, hükmeden.
Hakîm الحكيم Herşeyi inceliğiyle bilip buna göre emir ve yasakları vâzeden, buyrukları ve bütün işleri yerli yerinde olan
Hakk الحقّ Varlığı hiç değişmeyen, hiç yok olmayan ve gerçek olan
Hâlik الخالق Yaratıcı olan
Halîm الحليم Acele etmeyen, günahkârların cezâsını vermeye güç yetirdiği onlara yumuşak davranarak cezâlarını geriye bırakan, hilmi çok olan
Hamîd الحميد Çok övülen, övgüyle değer sıfatlarıyla hamd edilen
Hasîb الحسيب Herkesin yaptıklarını tâkdir eden, yapılanları bütün ayrıntılarıyla bilip her insanı hesâba çekerek yaptığının karşılığını veren
Hayy الحيّ Ezelî ve ebedî diri olan, uyuklama, yorulma gibi noksanlıklardan uzak olan.
Kābid القابض Herşeyi sonsuz kudreti altına alan, bu kudretiyle kuşatıp kavrayan, herşeyi emri altına alıp tutan
Kādir القادر Kudret sâhibi, tükenmez kudreti olan, istediğini dilediği gibi yapmaya muktedir olan
Kahhâr القهّار Ziyâdesiyle kahredici, yok edici yüce bir varlık
Kaviyy القويّ Kudretli, güçlü ve sınırsız kuvvet sâhibi olan
Kayyûm القيّوم Yarattıklarının işini çeviren, her işleneni bilen, evveli olmayan.
Kebîr الكبير Büyük, yüce
Kerîm الكريم Cömert, kerem sâhibi; muktedirken affeden, cömertlik duygusunu veren, va'dini yerine getiren, çok ikrâm edici
Kuddûs القدّوس Her türlü hatâ, gaflet ve âcizlikten, eksiklikten uzak, mutlak kemâl sâhibi
Latîf اللطيف En ince işlerin bile bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nûfuz edilemeyen en ince şeyleri de yapan
Mâcid الماجد Ulu ve cömert, şânı yüce anlamlarını taşımaktadır. Kadri ve şânı büyük, kerem ve müsamahası bol.
Mâlik-ül Mülk مالك الملك Mülkün ebedî ezelî sâhibi.
Mâni المانع Bâzı şeylerin meydana gelmesine müsâde etmeyen, engelleyen.
Mecîd المجيد Şan, şeref, büyüklük ve kudretinden dolayı yüce olan ve güzel işlerinden dolayı da sevilip övülendir. Şeref, ancak kendi emir ve yasaklarına uymakla elde edilebilir (Hud, 11/73). Şanı, şerefi çok üstün olan.
Melik الملك Mülkün sâhibi, mülk ve saltanatı devamlı olan.
Metîn المتين Metânetli, kuvveti çok şiddetli olup hiçbir iş zor gelmeyen, pek güçlü demektir.
Mu'ahhir المؤخّر Herşeyden sonra yine var olan; O'na uymayanları zelîl edip arkada bırakan, istediğini geri koyan
Mucîb المجيب O'na yalvaranların isteklerine icâbet eden ve karşılık verendir, teklifleri bilen
Muğnî المغني Dilediğine zenginlik veren, ihtiyaçlarını gideren, müstağni kılan.
Muhsin المحسن Çokça veren, sonsuz düşünülse bile herşeyin sayısını her yönüyle bilen
Muhyî المحيي Dirilten, canlandıran ve hayat veren
Muîd المعيد Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan
Muiz المعز İzzet ve ikrâm edici, şeref sâhibi
Mukaddim المقدّم Herşeyden önce olan, dilediğini öne alan; dilediğine maddî ve manevî nimetler verip yükselten, öne geçiren
Mukît المقيت Rızıkları yaratan, bilen, tâyin eden, her yaratılmışın rızkını veren.
Muksit المقسط Bütün işlerini dengeli yapan
Muktedir المقتدر Gücü herşeye yeten, herşeyi dilediği duruma getiren, kuvvet sâhipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden
Musavvir المصور Yaratmış olduğu varlıkların şekillendiren ve durumlarını tâkdir eden
Mübdî' المبدىء Hiç yoktan ortaya koyan, vâreden, yaratan
Müheymin المهيْمن Allah'ın görüp gözeten, herşeye şâhit olan, herşeyi koruması altına alan, onları muhâfaza edip saklayan
Mü'min المؤمن Îmân ve güven veren, her türlü şüphe ve tereddütleri kaldıran
Mümît المميت Öldüren, ölümü her canlıya tâkdir edip bunu uygulayan
Müntakim المنتقم İntikâm alan
Müteâli المتعالِ Yüksek ve yüce varlık
Mütekebbir المتكبّر Her hususta çok büyük ve azamet sâhibi ulu yaratıcı
Müzil المذل Yüce Allah'ın lâyık olanları zillete düşüren, zelîl kılan, onları hor ve hakîr eden
Nâfi النافع Hayr ve menfaat verecek şeyleri yaratan, faydalandıran.
Nûr النور Âlemleri nurlandıran, dilediğini nûr eden, nûr, ışık olan.
Râfi الرافع Kaldıran, yükselten ve yüksek olan
Rahîm الرحيم Bağışlayıcı, sevdiklerine ve müminlere (âhirette) merhamet eden.
Rahmân الرحمن Pek merhametli, çok rahmet sâhibi olan
Rakîb الرقيب Görüp gözeten, murâkebe eden, bütün varlıklar üzerine gözcü olup bütün işlerini kontrol altına alan
Ra'ûf الرؤوف Çok şefkat ve merhamet gösteren, çok esirgeyen, kolaylık sağlayan
Reşîd الرشيد Bütün âlemleri dosdoğru bir nizam ve hikmetle âkıbetine ulaştıran
Rezzâk الرزّاق Bütün yaratıkların rızıklarını veren
Sabûr الصبور Çok sabırlı olan, isyankârlardan acele intikam almayan
Samed الصمد Hiçbir şeye muhtaç olmayan, tüm canlıların ihtiyaçlarını gideren ve her türlü istekte doğrudan kendisine başvurulan
Şehîd الشهيد Herşeye şâhit olan, herşeyi hakkıyla gören, bilen ve muâmelesini de buna göre yapan
Şekûr الشكور Çok şükre lâyık olan, kendi rızâsı için şükredilen, şükür olarak yapılan iyi işlerin daha fazlasıyla karşılığını veren, insanlara nimetlerini artırarak şükür muâmelesi yapan
Selām السلام Her türlü eminliğin, salimliğin aslı olan. Selam, İslâm sözcüğüyle aynı semantik kökten türer.
Semî السميع İşiten, işitme kuvvetine sâhip olan ve işitme gücünü veren
Tevvâb التوّاب Tövbeleri çok kabul eden, tövbe kapısını açık tutarak tövbe etme imkânı veren
Vâcid الواجد Vârolan ve herşeyi vâreden, icâd eyleyen; varlığı kendinden olan; dilediğini istediği anda var edip yaratan
Vâhid الواحد Tek, bir olan; kendisinden başka tanrı olmayan
Vâlî الوالي Yardım eden, destek veren, işleri düzenleyen, yöneten
Vâris الوارث Bütün servetlerin gerçek sâhibi
Vâsi الواسع Bağışlaması bol ve rahmeti çok olan
Vedûd الودود Çok şefkatli, muhabbetli, sâlih kullarını çok seven ve onlarca çok sevilen, onları rahmet ve rızâsına erdiren; sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya yegâne lâyık olan
Vehhâb الوهّاب Çok fazla bağışlayan
Vekîl الوكيل Hayâtını Allah'a tevekkül ederek düzenleyen ve böylece O'na sığınanların işlerinde kendilerine yardım eden
Velî الولي Dost, emir sâhibi ve iyi insanların, yâni müminlerin dostu (velîsi) olup onlara yardım ederek işlerini yöneten
Zâhir الظاهر Görünen, varlığında hiç şüphe olmayan, varlığı herşeyden âşikâr olan
Zülcelâl-i vel-İkrâm ذو الجلال والإكرام Hem azamet, hem de fazl-u kerem sâhibi.
Gelecekteki Gözde 23 Meslegi
ÖSS adayları "yanlış bir dersane bir yıl, yanlış bir üniversite dört yıl, yanlış bir meslek kırk yılınıza mal olur" sözüne kulak asmak istiyorsanız bu haberi mutlaka okuyun...
Türkiye, nüfusu itibariyle oldukça genç bir ülke. 2023 yılında da her üç kişiden birinin 22 yaş altında olacağı hesaplanıyor. Bugün ilköğrenim çağında olan çocuklar Cumhuriyet’in 100. yılını kutlayacağımız 2023 yılında birer iş insanı olacaklar. Peki onları nasıl bir iş dünyası bekliyor?Her şeyden önce çoğu iyi eğitimli, yetkin ve geliştirilebilir yetenekleri olan bu gençleri bugünden farklı bir iş yapış şeklinin beklediğini söylemek doğru olur. Yaratıcı bir iş hayatı modelinin öne çıkacağı bu dönemde, meslek farklılaşmasının azalacağından bahsediliyor. Çalışmanın mekandan bağımsızlaşmasının yanında, yatay iş örgütlenmesi ve iş hayatındaki kararların giderek otomatize olması söz konusu olacak.
Yıldızı parlayacak mesleklerBugün olduğu gibi gelecekte de bazı meslek ve pozisyonların gözde olması bekleniyor.Gelecekte ön plana çıkacak sektörler, gözde mesleklerin hangileri olacağının bir göstergesi. Geçmişte, gıda sektörü çok fazla teknoloji gerektiren bir sektör olmamasına rağmen, günümüzde tüketicilerin hijyen standartları yüksek ortamlarda üretilmiş sağlıklı ürünleri talep etmeleri bu sektörde ileri teknolojiyi gerekli kılıyor. Dolayısıyla gelecekte gıda ve beslenme mühendisliği, diyetisyenlik mesleğinin ön plana çıkacağını söylemek hiç de zor değil.
Değişim gösteren ve tüketici talepleri doğrultusunda şekillenen bir diğer sektör de perakendecilik. Bu alanda hizmet kalitesi ön plana çıkarken, firmaların başarısında hız ve müşteri memnuniyeti de giderek artan bir şekilde sektörde belirleyici rol oynuyor. Uzmanlar özellikle bu sektörde yöneticilere gelecekte ihtiyacın artacağını vurguluyor.
Sağlık da yıldızı parlayacak sektörler arasında sayılıyor. Estetik cerrahi, sağlık yönetimi, fizik tedavi uzmanlığı popülerliği artacak branşlar olarak gösteriliyor. Bilgi güvenliği, müşteri güvenliği, alt yapı ve kimlik güvenliği ile klasik anlamda güvenlik hızla gelişecek pozisyonlar arasında yer alıyor.
Uzmanlar gelecekte elektronik medyanın, evlere yönelik bilgiye erişme ile bilgiyi kullanma ürünlerinin yükselen ürünler olması bekleniyor. Bu nedenle de elektronik ve haberleşme mühendislerinin ulusal ve uluslararası boyutta birçok iş imkanı bulabileceği söyleniyor.
AB etkili olacak
Avrupa Birliği’ne entegrasyon süreciyle birlikte, Türk iş mevzuatının birliğin yapısına uyumu konusunda ciddi çalışmalar başlayacak. My Danışmanlık şirketinin sahibi Müge Yalçın bu çalışmalar kapsamında çok sayıda yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duyulacağını söylüyor. “Özellikle proje ve dil uzmanlığı, birliğin üye ülkeleriyle yazışmaların yürütülebilmesi ve insan kaynakları süreçlerinden üretime birçok konuda entegrasyonun gerçekleştirilebilmesinde önem kazanacak uzmanlıklar arasında yer alacak´´ diyen Yalçın şöyle konuşuyor:
Egon Zehnder İstanbul Yönetici Ortağı Murat Yeşildere gelecek yıllarda öne çıkacak dört pozisyon olduğunu söylüyor. Uzun dönem varlık yöneticisi, sivil toplum örgütü yöneticisi, hukuk uzmanı ve yönetim kurulu üyeliği olarak sıraladığı bu pozisyonları ve onlar için gerekli bilgi ve yetkinlikleri ise
Yeşildere şöyle anlatıyor:
“Türkiye’de finans piyasalarında derinliğin artması, inişli çıkışlı hareketlerin azalması ve yatırımların vadesinin uzaması, bunlara uygun yönetim kaynakları ihtiyacını da arttıracak. Özel emeklilik sektörünün gelişmesi ile Türkiye’de uzun dönemli varlık yöneticisi ihtiyacı tam anlamıyla patlayacak. Önümüzdeki onbeş yılda sivil toplum örgütlerine artacak talebin de körüklemesi ile sivil toplum örgütlerinde her seviye ve fonksiyondan genel müdür, genel sekreter, fon yönetimi koordinatörü, gönüllü koordinatörü, stratejik planlama koordinatörü, gibi yönetim kaynağına ihtiyaç olacağı gözükmekte . Ülkemizde hukuk konusunda yetişmiş birçok değerli uzman ve yetkin yönetici bulunmakla birlikte, iş ortamlarında hukuk konusunu analitik platformlarda dile getirmiş ve kendisini bu konularda geliştirme becerisi kazanmış, yabancı dil bilen ve bunu mesleki alanda kullanmış, yöneticilik tecrübesi kazanmış hukuk uzman sayısının sınırlı olduğunu gözlemliyoruz.´´
IT de gelecek varSon yıllarda bazı şirketler AB bölgesine hizmet veren Call Center’larını ve IT departmanlarını Türkiye’ye kaydırmaya başladılar. Gelecekte finans, otomotiv, elektronik, ilaç gibi tüm sektörlerdeki firmaların IT ve Ar-Ge departmanlarını Türkiye’ye taşımasını beklediklerini dile getiren Data Expert yönetim kurulu başkanı Hasan Altunkaya bunun nedenini şöyle ifade ediyor:
“Türkiye Avrupa’ya yakın, saat farkı yok. (Human-touch) Yönetimde insan iletişim mesafesinin yakınlığı söz konusu. Avrupa’ya göre maliyet avantajına sahip özellikle de ücretlerde. Genç ve dinamik bir nesil var. İş ortağı ve yan saniyi mevcut. Çalışanlardan daha fazla verim alınabiliyor.Bu yüzde şirketler Türkiye’yi tercih ediyorlar.´´ Türkiye’de gençlerin çoğunun bilişim ile ilgili lisans düzeyinde bölümleri tercih ettiğine de dikkati çeken Altunkaya ancak hala bazı alanlarda yetişmiş insan kaynakları açığı olduğunu dile getiriyor.
Altunkaya sözlerine şöyle devam ediyor:
“Yazılım Mühendisi, Uzman Yazılım Mühendisi,Yazılım Mimarı, Yazılım Geliştirme Uzmanları’na özellikle JAVA/C ve deneyimi olanlara ihtiyaç var. Ayırca sofware tasarım ve hardware tasarım uzmanları da şimdi olduğu gibi gelecekte de aranan pozisyonlar arasında olacak. Bunun dışında IT güvenlik, IT teknik analist, IT businnes analist, Network mühendisleri, veri tabanı uzmanları, destek elemanları da bugün olduğu gibi gelecekte de aranan pozisyonlar olacak.´´
Uzmanlık daha çok kazanç getirecekGelecekte bilgi teknolojileri ve genetik gibi yeni nesil alanların ön plana çıkacağı tüm İK danışmanlarınca söyleniyor. Human Resources Management İstanbul Ofis Yöneticisi Alihan Irmakkesen bunun insan kaynakları, pazarlama, satış, üretim teknolojileri, halkla ilişkiler, finans türü nispeten “geleneksel´´ fonksiyonların öneminin azalacağı anlamına gelmediğini belirtiyor ve “Teknolojik dönüşüm, her sektörde ve her alanda, “çok daha nitelikli´´ profesyoneller gerektirecek´´ diyor.Amrop International Türkiye Yönetici Ortağı Yeşim Toduk Akiş ise gelecekte matriks organizasyonlarda çalışma becerisi ve insan yönetiminin sanal yapıldığı proje yöneticiliği işlerinin çoğalacağını öngörüyor.Peki bu yeni döneme nasıl hazırlanmak gerekiyor? İK yöneticileri başta olmak üzere, stratejik süreçlerde rol alan tüm yöneticilerin izleyecekleri yol haritasının birinci adımının, geleneksel zihin haritalarını dönüştürmek ve yeniden ayarlamak olduğunu söylüyor Alihan Irmakkesen. “Zihin haritaları değişmeden, yol haritasının bir anlamı yok´´ diyen Irmakkesen, yöneticilerin bugünden, “yarının kriterlerini´´ belirlemeleri gerektiğini vurguluyor.
HANGİ MESLEKLER NEDEN GÖZDE OLACAK?
Elektronik ve haberleşme mühendisliği: Gelecekte elektronik medyanın, evlere yönelik bilgiye erişme ile bilgiyi kullanma ürünlerinin yükselen ürünler olması bekleniyor. Bu nedenle de üniversitelerin ilgili bölüm mezunlarının ulusal ve uluslararası boyutta birçok iş imkanı bulabileceği söyleniyor.Uluslararası hukuk: Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecine girmesi ve yabancı sermaye girişinin daha da artması bu alanda yetişmiş hukukçulara olan ihtiyacı sürekli kılacak.
Uluslararası ilişkiler: Farklı ülkelerle profesyonel platformlarda ilişkilerimizin artmasıyla birlikte bu alandan mezun kişilerin kamu ve özel sektörde iş bulma olanakları artacak.Bilgisayar bilimleri mühendisliği: Bilgisayar teknolojisi geliştikçe bilgisayar mühendislerine olan ihtiyaç da sürecek.
Veri madenciliği ve analistliği: Bankalar, telekom operatörleri, perakendeciler ve ISP’ler gibi yoğun olarak verilerle çalışan firmalar, bu verilerini çıkarıp analiz eden veri madencilerine ve analistlerine ihtiyaç duyuyor ve duymaya da devam edecek.
Kod Kırıcılar: Bugün birçok şirket bünyesinde çalıştırılan kod kırıcılar, bilgisayarların iş ve özel hayatımıza daha çok girmesiyle beraber önemlerini artıracaklar.
Bilgi Mühendisliği: Bilgilerin sistemde bildirimlerinin interaktif şekilde kullanılmasını ve kodlama işlemlerini gerçekleştiren bu kişiler gelecekte de ön planda olacak.
Güvenlik hizmetleri (Bilgi güvenliği dahil güvenliğin her dalı): Özellikle bankalarda, perakende sektöründe ve devlet kademelerinde büyük miktarda iş yapan firmalar güvenliği onlar için kritik olduğundan Elektronik Güvenlik Yöneticisi pozisyonuna önem veriyorlar. Bunun haricinde yeni kurulan siteler ve alışveriş merkezlerinde de güvenlik önemli bir pozisyon haline gelecek.
Genetik bilimleri mühendisliği:
Tıpta kalıtsal hastalıkların tanısının konması ve tedavisi ile ilgili çalışmalar artarak devam ederken istenilen niteliklere sahip bitki ve hayvanların yetiştirilmesi konusunun da üzerinde duruluyor. Bu da genetik mühendislerine ihtiyacı sürekli kılıyor.Endüstri mühendisliği: Bütünleşik üretim ve hizmet sistemlerinin tasarımını yapan, planlayan, bu sistemleri yöneten ve çevrimini sağlayan, girdilerin en efektif şekilde kullanılması ve süreçlerin performansının yükseltilmesi ve kalitenin artırılması konusunda çalışan bu kişilere bugün olduğu gibi gelecekte de ihtiyaç olacak.
Biyoteknoloji uzmanlığı: Gelecekte üçüncü nesil ürünlerin üretilmesi söz konusu olacak. İşte bu nokta biyoteknoloji uzmanlarına ihtiyacın artacağı söyleniyor.Psikoloji: Türkiye’de hızla gelişen bir disiplin olan psikoloji bölümünden mezun olanlar, ilgi alanlarına göre insan kaynakları uzmanlığı, kamuoyu ve Pazar araştırma şirketleri ve diğer kurumlarda araştırmacı olarak çalışabilecekleri gibi yuva psikoloğu gibi görevler de üstlenebiliyorlar. Dolayısıyla bugün olduğu gibi gelecekte de bu meslek popülerliğini sürdürecek gibi görünüyor.Koruyucu hekimlik: Sağlık konusunda insanların bilinçlenmesiyle hastalıkların bulaşma yollarının engellenmesi, aşılama ve sağlık eğitimine olan ilgi arttı. Bunun sonucunda günümüzde olduğu gibi gelecekte de koruyucu hekimliğin öneminin artacağı düşünülüyor Sağlık yönetimi: Sağlık kuruluşlarındaki modernleşme ve dünya standartlarına uyum gösterme çabaları sağlık yönetimini günümüzde yönetim biliminin çok spesifik bir alt dalı haline getirdi. Özel sağlık sektöründe artan yatırımlar da sağlık yöneticilerine olan ihtiyacın artmasına neden oluyor.Estetik cerrahi: İnsanların güzellik konusunda gösterdiği hassasiyet sürdükçe bu alanda iş hacmi hep söz konusu olacak Evde bakım hizmetleri: Evde bakım hizmetleri sektörü geliştikçe bu alanda çalışacak uzmanlara olan ihtiyaç da artacak.Fizik tedavi uzmanlığı: Ortalama yaşam beklentisi artarken, yaşam kalitesi de ön plana çıkıyor. Yaşamı daha kaliteli hale getiren branşlardan biri olan fizik tedavi de bu doğrultuda gelecekte de önemli olacak.Diyetisyenlik: Beslenme konusunda bilinçlenmeyle beraber diyetisyenlik Türkiye’de gelişen bir meslek olarak karşımıza çıkıyor Danışmanlık: Son yıllarda yaygınlaşan hem bireysel hem de kurumsal danışmanlık alanı gelecekte de iş hacmi yüksek meslekler arasında yer alacak Perakende sektöründe yöneticilik: Bu alanda hizmet kalitesi ön plana çıkarken, firmaların başarısında hız ve müşteri memnuniyeti de belirleyici rol oynuyor. Uzmanlar yeni markaların oluşması ve alışveriş merkezi yatırımlarıyla birlikte sektörde kendini geliştirmiş yöneticilere gelecekte de ihtiyacın artacağını vurguluyor.Gıda ve beslenme mühendisliği: Günümüzde tüketicilerin hijyen standartları yüksek ortamlarda üretilmiş sağlıklı ürünleri talep etmeleri gıda firmalarının gıda mühendis ihtiyacını sürekli kılacak.Finans uzmanı ve yöneticisi: Yabancı yatırımcıların da bu sektöre girmesiyle beraber özellikle bireysel hizmetler alanında uzman ve yönetici pozisyonunda kişilere ihtiyaç olacak.Gayri menkul hizmetleri ve yönetimi : Son yıllarda artan gayrimenkul yatırımları gelecekte bu alanda hizmet verecek yönetici ve uzman ihtiyacını da artıracak.Fatoş Bozkuş / Ekonomist Dergisi
Türkiye, nüfusu itibariyle oldukça genç bir ülke. 2023 yılında da her üç kişiden birinin 22 yaş altında olacağı hesaplanıyor. Bugün ilköğrenim çağında olan çocuklar Cumhuriyet’in 100. yılını kutlayacağımız 2023 yılında birer iş insanı olacaklar. Peki onları nasıl bir iş dünyası bekliyor?Her şeyden önce çoğu iyi eğitimli, yetkin ve geliştirilebilir yetenekleri olan bu gençleri bugünden farklı bir iş yapış şeklinin beklediğini söylemek doğru olur. Yaratıcı bir iş hayatı modelinin öne çıkacağı bu dönemde, meslek farklılaşmasının azalacağından bahsediliyor. Çalışmanın mekandan bağımsızlaşmasının yanında, yatay iş örgütlenmesi ve iş hayatındaki kararların giderek otomatize olması söz konusu olacak.
Yıldızı parlayacak mesleklerBugün olduğu gibi gelecekte de bazı meslek ve pozisyonların gözde olması bekleniyor.Gelecekte ön plana çıkacak sektörler, gözde mesleklerin hangileri olacağının bir göstergesi. Geçmişte, gıda sektörü çok fazla teknoloji gerektiren bir sektör olmamasına rağmen, günümüzde tüketicilerin hijyen standartları yüksek ortamlarda üretilmiş sağlıklı ürünleri talep etmeleri bu sektörde ileri teknolojiyi gerekli kılıyor. Dolayısıyla gelecekte gıda ve beslenme mühendisliği, diyetisyenlik mesleğinin ön plana çıkacağını söylemek hiç de zor değil.
Değişim gösteren ve tüketici talepleri doğrultusunda şekillenen bir diğer sektör de perakendecilik. Bu alanda hizmet kalitesi ön plana çıkarken, firmaların başarısında hız ve müşteri memnuniyeti de giderek artan bir şekilde sektörde belirleyici rol oynuyor. Uzmanlar özellikle bu sektörde yöneticilere gelecekte ihtiyacın artacağını vurguluyor.
Sağlık da yıldızı parlayacak sektörler arasında sayılıyor. Estetik cerrahi, sağlık yönetimi, fizik tedavi uzmanlığı popülerliği artacak branşlar olarak gösteriliyor. Bilgi güvenliği, müşteri güvenliği, alt yapı ve kimlik güvenliği ile klasik anlamda güvenlik hızla gelişecek pozisyonlar arasında yer alıyor.
Uzmanlar gelecekte elektronik medyanın, evlere yönelik bilgiye erişme ile bilgiyi kullanma ürünlerinin yükselen ürünler olması bekleniyor. Bu nedenle de elektronik ve haberleşme mühendislerinin ulusal ve uluslararası boyutta birçok iş imkanı bulabileceği söyleniyor.
AB etkili olacak
Avrupa Birliği’ne entegrasyon süreciyle birlikte, Türk iş mevzuatının birliğin yapısına uyumu konusunda ciddi çalışmalar başlayacak. My Danışmanlık şirketinin sahibi Müge Yalçın bu çalışmalar kapsamında çok sayıda yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duyulacağını söylüyor. “Özellikle proje ve dil uzmanlığı, birliğin üye ülkeleriyle yazışmaların yürütülebilmesi ve insan kaynakları süreçlerinden üretime birçok konuda entegrasyonun gerçekleştirilebilmesinde önem kazanacak uzmanlıklar arasında yer alacak´´ diyen Yalçın şöyle konuşuyor:
Egon Zehnder İstanbul Yönetici Ortağı Murat Yeşildere gelecek yıllarda öne çıkacak dört pozisyon olduğunu söylüyor. Uzun dönem varlık yöneticisi, sivil toplum örgütü yöneticisi, hukuk uzmanı ve yönetim kurulu üyeliği olarak sıraladığı bu pozisyonları ve onlar için gerekli bilgi ve yetkinlikleri ise
Yeşildere şöyle anlatıyor:
“Türkiye’de finans piyasalarında derinliğin artması, inişli çıkışlı hareketlerin azalması ve yatırımların vadesinin uzaması, bunlara uygun yönetim kaynakları ihtiyacını da arttıracak. Özel emeklilik sektörünün gelişmesi ile Türkiye’de uzun dönemli varlık yöneticisi ihtiyacı tam anlamıyla patlayacak. Önümüzdeki onbeş yılda sivil toplum örgütlerine artacak talebin de körüklemesi ile sivil toplum örgütlerinde her seviye ve fonksiyondan genel müdür, genel sekreter, fon yönetimi koordinatörü, gönüllü koordinatörü, stratejik planlama koordinatörü, gibi yönetim kaynağına ihtiyaç olacağı gözükmekte . Ülkemizde hukuk konusunda yetişmiş birçok değerli uzman ve yetkin yönetici bulunmakla birlikte, iş ortamlarında hukuk konusunu analitik platformlarda dile getirmiş ve kendisini bu konularda geliştirme becerisi kazanmış, yabancı dil bilen ve bunu mesleki alanda kullanmış, yöneticilik tecrübesi kazanmış hukuk uzman sayısının sınırlı olduğunu gözlemliyoruz.´´
IT de gelecek varSon yıllarda bazı şirketler AB bölgesine hizmet veren Call Center’larını ve IT departmanlarını Türkiye’ye kaydırmaya başladılar. Gelecekte finans, otomotiv, elektronik, ilaç gibi tüm sektörlerdeki firmaların IT ve Ar-Ge departmanlarını Türkiye’ye taşımasını beklediklerini dile getiren Data Expert yönetim kurulu başkanı Hasan Altunkaya bunun nedenini şöyle ifade ediyor:
“Türkiye Avrupa’ya yakın, saat farkı yok. (Human-touch) Yönetimde insan iletişim mesafesinin yakınlığı söz konusu. Avrupa’ya göre maliyet avantajına sahip özellikle de ücretlerde. Genç ve dinamik bir nesil var. İş ortağı ve yan saniyi mevcut. Çalışanlardan daha fazla verim alınabiliyor.Bu yüzde şirketler Türkiye’yi tercih ediyorlar.´´ Türkiye’de gençlerin çoğunun bilişim ile ilgili lisans düzeyinde bölümleri tercih ettiğine de dikkati çeken Altunkaya ancak hala bazı alanlarda yetişmiş insan kaynakları açığı olduğunu dile getiriyor.
Altunkaya sözlerine şöyle devam ediyor:
“Yazılım Mühendisi, Uzman Yazılım Mühendisi,Yazılım Mimarı, Yazılım Geliştirme Uzmanları’na özellikle JAVA/C ve deneyimi olanlara ihtiyaç var. Ayırca sofware tasarım ve hardware tasarım uzmanları da şimdi olduğu gibi gelecekte de aranan pozisyonlar arasında olacak. Bunun dışında IT güvenlik, IT teknik analist, IT businnes analist, Network mühendisleri, veri tabanı uzmanları, destek elemanları da bugün olduğu gibi gelecekte de aranan pozisyonlar olacak.´´
Uzmanlık daha çok kazanç getirecekGelecekte bilgi teknolojileri ve genetik gibi yeni nesil alanların ön plana çıkacağı tüm İK danışmanlarınca söyleniyor. Human Resources Management İstanbul Ofis Yöneticisi Alihan Irmakkesen bunun insan kaynakları, pazarlama, satış, üretim teknolojileri, halkla ilişkiler, finans türü nispeten “geleneksel´´ fonksiyonların öneminin azalacağı anlamına gelmediğini belirtiyor ve “Teknolojik dönüşüm, her sektörde ve her alanda, “çok daha nitelikli´´ profesyoneller gerektirecek´´ diyor.Amrop International Türkiye Yönetici Ortağı Yeşim Toduk Akiş ise gelecekte matriks organizasyonlarda çalışma becerisi ve insan yönetiminin sanal yapıldığı proje yöneticiliği işlerinin çoğalacağını öngörüyor.Peki bu yeni döneme nasıl hazırlanmak gerekiyor? İK yöneticileri başta olmak üzere, stratejik süreçlerde rol alan tüm yöneticilerin izleyecekleri yol haritasının birinci adımının, geleneksel zihin haritalarını dönüştürmek ve yeniden ayarlamak olduğunu söylüyor Alihan Irmakkesen. “Zihin haritaları değişmeden, yol haritasının bir anlamı yok´´ diyen Irmakkesen, yöneticilerin bugünden, “yarının kriterlerini´´ belirlemeleri gerektiğini vurguluyor.
HANGİ MESLEKLER NEDEN GÖZDE OLACAK?
Elektronik ve haberleşme mühendisliği: Gelecekte elektronik medyanın, evlere yönelik bilgiye erişme ile bilgiyi kullanma ürünlerinin yükselen ürünler olması bekleniyor. Bu nedenle de üniversitelerin ilgili bölüm mezunlarının ulusal ve uluslararası boyutta birçok iş imkanı bulabileceği söyleniyor.Uluslararası hukuk: Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecine girmesi ve yabancı sermaye girişinin daha da artması bu alanda yetişmiş hukukçulara olan ihtiyacı sürekli kılacak.
Uluslararası ilişkiler: Farklı ülkelerle profesyonel platformlarda ilişkilerimizin artmasıyla birlikte bu alandan mezun kişilerin kamu ve özel sektörde iş bulma olanakları artacak.Bilgisayar bilimleri mühendisliği: Bilgisayar teknolojisi geliştikçe bilgisayar mühendislerine olan ihtiyaç da sürecek.
Veri madenciliği ve analistliği: Bankalar, telekom operatörleri, perakendeciler ve ISP’ler gibi yoğun olarak verilerle çalışan firmalar, bu verilerini çıkarıp analiz eden veri madencilerine ve analistlerine ihtiyaç duyuyor ve duymaya da devam edecek.
Kod Kırıcılar: Bugün birçok şirket bünyesinde çalıştırılan kod kırıcılar, bilgisayarların iş ve özel hayatımıza daha çok girmesiyle beraber önemlerini artıracaklar.
Bilgi Mühendisliği: Bilgilerin sistemde bildirimlerinin interaktif şekilde kullanılmasını ve kodlama işlemlerini gerçekleştiren bu kişiler gelecekte de ön planda olacak.
Güvenlik hizmetleri (Bilgi güvenliği dahil güvenliğin her dalı): Özellikle bankalarda, perakende sektöründe ve devlet kademelerinde büyük miktarda iş yapan firmalar güvenliği onlar için kritik olduğundan Elektronik Güvenlik Yöneticisi pozisyonuna önem veriyorlar. Bunun haricinde yeni kurulan siteler ve alışveriş merkezlerinde de güvenlik önemli bir pozisyon haline gelecek.
Genetik bilimleri mühendisliği:
Tıpta kalıtsal hastalıkların tanısının konması ve tedavisi ile ilgili çalışmalar artarak devam ederken istenilen niteliklere sahip bitki ve hayvanların yetiştirilmesi konusunun da üzerinde duruluyor. Bu da genetik mühendislerine ihtiyacı sürekli kılıyor.Endüstri mühendisliği: Bütünleşik üretim ve hizmet sistemlerinin tasarımını yapan, planlayan, bu sistemleri yöneten ve çevrimini sağlayan, girdilerin en efektif şekilde kullanılması ve süreçlerin performansının yükseltilmesi ve kalitenin artırılması konusunda çalışan bu kişilere bugün olduğu gibi gelecekte de ihtiyaç olacak.
Biyoteknoloji uzmanlığı: Gelecekte üçüncü nesil ürünlerin üretilmesi söz konusu olacak. İşte bu nokta biyoteknoloji uzmanlarına ihtiyacın artacağı söyleniyor.Psikoloji: Türkiye’de hızla gelişen bir disiplin olan psikoloji bölümünden mezun olanlar, ilgi alanlarına göre insan kaynakları uzmanlığı, kamuoyu ve Pazar araştırma şirketleri ve diğer kurumlarda araştırmacı olarak çalışabilecekleri gibi yuva psikoloğu gibi görevler de üstlenebiliyorlar. Dolayısıyla bugün olduğu gibi gelecekte de bu meslek popülerliğini sürdürecek gibi görünüyor.Koruyucu hekimlik: Sağlık konusunda insanların bilinçlenmesiyle hastalıkların bulaşma yollarının engellenmesi, aşılama ve sağlık eğitimine olan ilgi arttı. Bunun sonucunda günümüzde olduğu gibi gelecekte de koruyucu hekimliğin öneminin artacağı düşünülüyor Sağlık yönetimi: Sağlık kuruluşlarındaki modernleşme ve dünya standartlarına uyum gösterme çabaları sağlık yönetimini günümüzde yönetim biliminin çok spesifik bir alt dalı haline getirdi. Özel sağlık sektöründe artan yatırımlar da sağlık yöneticilerine olan ihtiyacın artmasına neden oluyor.Estetik cerrahi: İnsanların güzellik konusunda gösterdiği hassasiyet sürdükçe bu alanda iş hacmi hep söz konusu olacak Evde bakım hizmetleri: Evde bakım hizmetleri sektörü geliştikçe bu alanda çalışacak uzmanlara olan ihtiyaç da artacak.Fizik tedavi uzmanlığı: Ortalama yaşam beklentisi artarken, yaşam kalitesi de ön plana çıkıyor. Yaşamı daha kaliteli hale getiren branşlardan biri olan fizik tedavi de bu doğrultuda gelecekte de önemli olacak.Diyetisyenlik: Beslenme konusunda bilinçlenmeyle beraber diyetisyenlik Türkiye’de gelişen bir meslek olarak karşımıza çıkıyor Danışmanlık: Son yıllarda yaygınlaşan hem bireysel hem de kurumsal danışmanlık alanı gelecekte de iş hacmi yüksek meslekler arasında yer alacak Perakende sektöründe yöneticilik: Bu alanda hizmet kalitesi ön plana çıkarken, firmaların başarısında hız ve müşteri memnuniyeti de belirleyici rol oynuyor. Uzmanlar yeni markaların oluşması ve alışveriş merkezi yatırımlarıyla birlikte sektörde kendini geliştirmiş yöneticilere gelecekte de ihtiyacın artacağını vurguluyor.Gıda ve beslenme mühendisliği: Günümüzde tüketicilerin hijyen standartları yüksek ortamlarda üretilmiş sağlıklı ürünleri talep etmeleri gıda firmalarının gıda mühendis ihtiyacını sürekli kılacak.Finans uzmanı ve yöneticisi: Yabancı yatırımcıların da bu sektöre girmesiyle beraber özellikle bireysel hizmetler alanında uzman ve yönetici pozisyonunda kişilere ihtiyaç olacak.Gayri menkul hizmetleri ve yönetimi : Son yıllarda artan gayrimenkul yatırımları gelecekte bu alanda hizmet verecek yönetici ve uzman ihtiyacını da artıracak.Fatoş Bozkuş / Ekonomist Dergisi
İnternette kıble yönünüzü bulun
Sağ üstteki yere şehrinizi yazın GO yu tıklayın... haritadan yerinizi bulup kıblenizi görün....
ve yönün bul
Asagidaki resimler ayni yer fakat farkli mevsimlerde cekilmis goruntuler....
Ne goruyorsunuz?
Bir de asagidaki yaziyi okuyun lutfen, oyle guzel ve de dogru ki...
Bir de asagidaki yaziyi okuyun lutfen, oyle guzel ve de dogru ki...




Bir zamanlar 4 Oglu olan bir adam varmis. Cocuklarinin cok erken karar vermemeleri ve onyargili olmamalari icin onlari bu konuda egitmek istemis. Boylece her birini uzak bir yerde duran Agacin yanina gidip ona bakmalarini istemis.
Ilk oglan Kisin gitmis, Ikincisi Ilkbahar, ucuncusu yazin ve sonuncusu sonbaharda. Geri donduklerinde hepsini bir araya cagirmis ve ne goruklerini sormus.
Ilk Oglan Agacin cok cirkin, yasli ve kupkuru oldugunu soyledi.
Ikinci oglan Hayir yesillikle doluydu ve canliydi dedi.
Ucuncu oglan baska fikirdeydi .Cicekleri vardi ve kokusuyla goruntusuyle o kadar muhtesemdi ki daha once hic boyle bir sey gormemisti.
Sonuncu Oglan hepsinin haksiz oldugunu ve agacin meyvelerle dolu, canli ve hayat dolu oldugunu belirtti.
Yasli Adam Ogullarina hepsinin hakli oldugunu soyledi. Cunku hepsi farkli mevsimlerde agaci gormeye gitmisti. Onlara bir Agaci veya bir Insani kisa bir sure veya bir mevsim tanidiktan sonra yargilayamayacaklarini anlatmaya calisti. Ya da neye sahip olup olmadiklarini .....
Gercekleri ancak sonunda 4 mevsimi gordukten sonra gorursunuz .
Eger kisin vazgecersen, Ilkbaharin nimetinden olursun, Yazin Guzelliginden ve Sonbaharin butunlugunden de...
Bir mevsimin acisinin, diger guzel mevsimleri parcalamasina izin vermeyin.
Hayatinizi bir mevsim (bir donem) yuzunden yargilamayin....
Ilk oglan Kisin gitmis, Ikincisi Ilkbahar, ucuncusu yazin ve sonuncusu sonbaharda. Geri donduklerinde hepsini bir araya cagirmis ve ne goruklerini sormus.
Ilk Oglan Agacin cok cirkin, yasli ve kupkuru oldugunu soyledi.
Ikinci oglan Hayir yesillikle doluydu ve canliydi dedi.
Ucuncu oglan baska fikirdeydi .Cicekleri vardi ve kokusuyla goruntusuyle o kadar muhtesemdi ki daha once hic boyle bir sey gormemisti.
Sonuncu Oglan hepsinin haksiz oldugunu ve agacin meyvelerle dolu, canli ve hayat dolu oldugunu belirtti.
Yasli Adam Ogullarina hepsinin hakli oldugunu soyledi. Cunku hepsi farkli mevsimlerde agaci gormeye gitmisti. Onlara bir Agaci veya bir Insani kisa bir sure veya bir mevsim tanidiktan sonra yargilayamayacaklarini anlatmaya calisti. Ya da neye sahip olup olmadiklarini .....
Gercekleri ancak sonunda 4 mevsimi gordukten sonra gorursunuz .
Eger kisin vazgecersen, Ilkbaharin nimetinden olursun, Yazin Guzelliginden ve Sonbaharin butunlugunden de...
Bir mevsimin acisinin, diger guzel mevsimleri parcalamasina izin vermeyin.
Hayatinizi bir mevsim (bir donem) yuzunden yargilamayin....
Ne Şans MEB den Öğrenci Affı..

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, öğrenci affına ilişkin tasarı taslağı hazırladıklarını açıkladı. Çelik, öğrenci affı yasa tasarısının Meclis’te olacağı tarihi de söyledi. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, öğrenci affına ilişkin tasarı taslağı hazırladıklarını açıkladı. Çelik, öğrenci affı yasa tasarısının Ekim ayında Meclis’te olacağını söyledi. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Başkent Öğretmenevi’nde “Öğretmenevleri Tanıtım Sergisi”nin açılışına katıldı. Çelik, burada gazetecilerin sorularını yanıtlarken, öğrenci affına ilişkin olarak, YÖK’ten beklenen raporun geldiği ve bu yönde öğrenci taslağının hazırlandığı yanıtını verdi. Çelik, “Biz tasarı taslağını hazırladık, ancak paylaşımcı konumunda olan diğer kuruluşlarla paylaşıyoruz. Son şeklini veriyoruz. Hangi tarihten itibaren af çıkarılması gerekiyor, kimleri kapsaması gerekiyor, bunları tartışıyoruz. Yani vazgeçme söz konusu değil. Temelde aflara çok sıcak bakmıyorum. Kaç kişinin af beklediği, hangi gerekçelerden dolayı af beklediği ile ilgili gerekli dokümanlar geldikten sonra, ben de böyle bir affın ama kapsamı, zamanı, şekli tartışıldıktan sonra çıkarılması gerektiğini düşündüğüm için bu tasarıyı hazırladık” dedi. Çelik, tasarı taslağının Eylül ayında Bakanlar Kurulu’na gönderileceğini belirterek, “Ekim ayında da açılır açılmaz af Meclis'in gündeminde olacak” dedi.
Biraz gülelim
Ben Sevda 24 yaşında genç ve güzel bir kızım.
Fakat çok çekingenim. O yüzden bu yola başvurdum.
Birçok sosyal aktiviteye katılmak istiyorum artık.
Dünyayı tanıyıp her yeri görmek istiyorum ve
bu amaçla kendime bir eş arıyorum.
Lütfen ciddi olanlar mail yazsın bekliyorum
BENi GÖRMEK İÇİN noktaları takip edin
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Eski Kurt'dan Erbakan'dan Erdoğan ve Gül yorumu
Necmettin Erbakan, göz hapsi cezasının kaldırılmasının ardından ilk kez Cuma namazına gitti. Namazın ardından bir konuşma yapan Erbakan, Cumhurbaşkanı Gül'e teşekkür etti. Gül ve Erdoğan hakkındaki sorulara da ilginç cevaplar verdi.
Tekrar camimize cemaatimize kardeşlerimize kavuştuk. Önce üç vazifeyi yerine getirmek lazım
"CUMHURBAŞKANLIĞI OLGUNLUK GÖSTERDİ"
- Önce Cenabı Allah’a şükürlerimizi sunmalıyız. O lütfetti yapılan bir hata düzeltildi.
- İkincisi ise dünyanın her yerinde sadece Türkiye’de değil Müslümanlar bu hususta çok dua ettiler. Bu kardeşlerime teşekkür etmek istiyorum. Allah hepsindenrazı olsun.
- Üçüncüsü ise sayın Cumhurbaşkanına teşekkür etmektir. Kendisi büyük olgunluk gösterdi."VİYANA BAŞARILI OLSAYDI AVRUPA MÜSLÜMAN OLMUŞTU"
- Başbakan olduğum zaman ilk işim 8 İslam ülkesi ile İslam Birliği kurmak oldu.
- Bu ülkelerin hepsini ziyaret ettim. Bu gezilerden birinde Liberya’ya gittim. Havaalanından şehre gelirken şehir içine geldiğimizde araba artık yürüyemez oldu. Halk etrafımızı sardı sevinç gösterisi yaptı. Başkan sordum nedir bu diye? Bana siz Osmanlı’nın torunlarısınız. 200 yıl önce İspanyol ve Portekizlerin elinden bizi Osmanlı komutanı kurtarmıştı. Karşılığında da ne elmaslarımızı ne de kömürümüzü istediler. Bizim ecdadımız işte böyledir.
- İkinci Viyana kuşatmasının ardından Osmanlı’nın etkinliği ortadan kalkmaya başladı ve Siyonistlerin eline geçti. Viyana Kuşatması başarılı olsaydı tüm Avrupa Müslüman olacaktı.
"TEKNOLOJİ ALLAHIN RAHMETEDİR"
- Siyonistlerin planlarını Milli Görüş ile engelleriz. Türkiye bağımsız olmalı, güçlü olmalı. Güçlü olmak nedir. Bir ABD gemisinden atılan füzeyi siz teknoloji ile havada kontrol edip kendisine çevirebiliyorsa bu güçtür ve teknoloji ile gerçekleşir. Teknoloji Allah’ın bir rahmetidir.
GÜL VE ERDOĞAN YORUMU
“Gazetecilerin eski Cumhurbaşkanı Sezer’in affını kabul etmemiştiniz. Şimdi bunu kabul ettiniz. Neden?” sorusuna “Siz neticeye bakın. Sonuçta bir hatadan dönüldü” diye cevap verdi.
“Bu affın ardından onları siz de onları affettiniz mi?” sorusuna ise “Onlar her zaman bizim kardeşimiz, talebelerimiz ve taraftarımızdır” cevabını verdi ve bu sözleri çevredekilerden büyük alkış aldı
Tekrar camimize cemaatimize kardeşlerimize kavuştuk. Önce üç vazifeyi yerine getirmek lazım
"CUMHURBAŞKANLIĞI OLGUNLUK GÖSTERDİ"
- Önce Cenabı Allah’a şükürlerimizi sunmalıyız. O lütfetti yapılan bir hata düzeltildi.
- İkincisi ise dünyanın her yerinde sadece Türkiye’de değil Müslümanlar bu hususta çok dua ettiler. Bu kardeşlerime teşekkür etmek istiyorum. Allah hepsindenrazı olsun.
- Üçüncüsü ise sayın Cumhurbaşkanına teşekkür etmektir. Kendisi büyük olgunluk gösterdi."VİYANA BAŞARILI OLSAYDI AVRUPA MÜSLÜMAN OLMUŞTU"
- Başbakan olduğum zaman ilk işim 8 İslam ülkesi ile İslam Birliği kurmak oldu.
- Bu ülkelerin hepsini ziyaret ettim. Bu gezilerden birinde Liberya’ya gittim. Havaalanından şehre gelirken şehir içine geldiğimizde araba artık yürüyemez oldu. Halk etrafımızı sardı sevinç gösterisi yaptı. Başkan sordum nedir bu diye? Bana siz Osmanlı’nın torunlarısınız. 200 yıl önce İspanyol ve Portekizlerin elinden bizi Osmanlı komutanı kurtarmıştı. Karşılığında da ne elmaslarımızı ne de kömürümüzü istediler. Bizim ecdadımız işte böyledir.
- İkinci Viyana kuşatmasının ardından Osmanlı’nın etkinliği ortadan kalkmaya başladı ve Siyonistlerin eline geçti. Viyana Kuşatması başarılı olsaydı tüm Avrupa Müslüman olacaktı.
"TEKNOLOJİ ALLAHIN RAHMETEDİR"
- Siyonistlerin planlarını Milli Görüş ile engelleriz. Türkiye bağımsız olmalı, güçlü olmalı. Güçlü olmak nedir. Bir ABD gemisinden atılan füzeyi siz teknoloji ile havada kontrol edip kendisine çevirebiliyorsa bu güçtür ve teknoloji ile gerçekleşir. Teknoloji Allah’ın bir rahmetidir.
GÜL VE ERDOĞAN YORUMU
“Gazetecilerin eski Cumhurbaşkanı Sezer’in affını kabul etmemiştiniz. Şimdi bunu kabul ettiniz. Neden?” sorusuna “Siz neticeye bakın. Sonuçta bir hatadan dönüldü” diye cevap verdi.
“Bu affın ardından onları siz de onları affettiniz mi?” sorusuna ise “Onlar her zaman bizim kardeşimiz, talebelerimiz ve taraftarımızdır” cevabını verdi ve bu sözleri çevredekilerden büyük alkış aldı
Bakalım hele daha neler olacak
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürüldüğü gün suikastin azmettircisi olmakla suçlanan Yasin Hayal'in ağabeyinin de İstanbul'da olduğu kesin olarak belirlendi. Suikastin üzerinden 2 yıl geçmesinin ardından gözaltına alınan Yasin Hayal'in ağabeyi Osman Hayal için ek gözetim süresi alındı.
Tanık yüzleştirilmesi yaptırılan Hayal'in Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ndeki işlemlerinin tamamlanamadığı yarın adliyeye çıkarılacağı öğrenildi.
Osman Hayal'in, Hrant Dink'in vurulması anında olay yerinde olan tanıklarla yüzleştirildiği belirtildi.
Hayal'in emniyette verdiği ifadesinde, olay günü İstanbul'da olduğunu kabul ettiği, iş bulmak için İstanbul'a geldiğini söylediği ve Ümraniye'de dayısının evinde kaldığını söylediği öğrenildi. Bu nedenle Hayal'in dayısının tanık olarak dinlendiği de ifade edildi. Hayal'in telefonunun olay günü Ümraniye'den sinyal verdiği kesin olarak belirlendi. Ancak bu sinyalin saat kaçta verildiği konusunda açıklama yapılmadı. Oysa suikastin ardından adı gündeme gelen ve tetikçi Ogün Samast'a yardım edip etmediği konuşulan Ağabey Hayal ve yakınları Osman Hayal'in istanbul'da bulunmadığını ileri sürmüşlerdi.
Cem TURSUN - İSTANBUL DHA
Tanık yüzleştirilmesi yaptırılan Hayal'in Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ndeki işlemlerinin tamamlanamadığı yarın adliyeye çıkarılacağı öğrenildi.
Osman Hayal'in, Hrant Dink'in vurulması anında olay yerinde olan tanıklarla yüzleştirildiği belirtildi.
Hayal'in emniyette verdiği ifadesinde, olay günü İstanbul'da olduğunu kabul ettiği, iş bulmak için İstanbul'a geldiğini söylediği ve Ümraniye'de dayısının evinde kaldığını söylediği öğrenildi. Bu nedenle Hayal'in dayısının tanık olarak dinlendiği de ifade edildi. Hayal'in telefonunun olay günü Ümraniye'den sinyal verdiği kesin olarak belirlendi. Ancak bu sinyalin saat kaçta verildiği konusunda açıklama yapılmadı. Oysa suikastin ardından adı gündeme gelen ve tetikçi Ogün Samast'a yardım edip etmediği konuşulan Ağabey Hayal ve yakınları Osman Hayal'in istanbul'da bulunmadığını ileri sürmüşlerdi.
Cem TURSUN - İSTANBUL DHA
Tehlike sinyanlleri
Ankara'da, Çubuk-1 Barajı Gölü havzasında içinde çok sayıda mermi olan bir çuval bulundu.
Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre, geçen hafta, baraj gölündeki suyun çekilmesinin ardından otoban köprüsü altında temizlik çalışması yapan Ankara Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından bir çuval bulundu. Çuvalda mermi olduğunu gören belediye görevlileri durumu polise bildirdiler.
Bölgeye giden terörle mücadele ekiplerince yapılan incelemede, çuvalda bin 549 adet çeşitli çapta mermi, 6 adet bomba atar mermisi, 2 adet aydınlatma fişeği olduğu belirlendi. Bulunan mühimmat incelenmek üzere kriminal laboratuvarına gönderildi.
Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre, geçen hafta, baraj gölündeki suyun çekilmesinin ardından otoban köprüsü altında temizlik çalışması yapan Ankara Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından bir çuval bulundu. Çuvalda mermi olduğunu gören belediye görevlileri durumu polise bildirdiler.
Bölgeye giden terörle mücadele ekiplerince yapılan incelemede, çuvalda bin 549 adet çeşitli çapta mermi, 6 adet bomba atar mermisi, 2 adet aydınlatma fişeği olduğu belirlendi. Bulunan mühimmat incelenmek üzere kriminal laboratuvarına gönderildi.
dikkat sağlık olsunn
Diyelim ki, mesai saati bitti ve siz de akşam 18:30 civarında, alışılmadık derecede zorlu bir iş gününün ardından (tabii ki tek başınıza) arabanıza binip evin yolunu tuttunuz.
Çok yorgunsunuz ve canınız da
fena halde sıkkın.
MÜTHİŞ GERGİN VE SİNİRLİ BİR HALDESİNİZ…
Birdenbire göğsünüzde,kolunuza ve çenenize doğru yayılmaya başlayan korkunç bir ağrı hissediyorsunuz.
En yakın hastaneye sadece on dakikalık mesafedesiniz ama hastaneye ulaşmayı başarıp başaramayacağınızdan bile emin değilsiniz.
NE YAPACAKSINIZ???
İLK YARDIM KURSLARINA KATILACAK KADAR AKLI BAŞINDA BİRİYDİNİZ AMA KURSTAKİ EĞİTMEN, SİZİN BAŞINIZA BİR ŞEY GELDİĞİNDE NE YAPACAĞINIZI ÖĞRETMEDİ!!!
YALNIZ BAŞINIZAYKEN KALP KRİZİ GEÇİRİRSENİZ NASIL HAYATTA KALIRSINIZ?
PEK ÇOK İNSAN KALP KRİZİ GEÇİRDİĞİ SIRADA TEK BAŞINA OLUYOR; ETRAFTA YARDIM
EDECEK KİMSE BULUNMUYOR. KALP ATIŞLARI DÜZENSİZLEŞEN VE KENDİSİNİ
BAYILACAKMIŞ GİBİ HİSSEDEN BİRİNİN
BİLİNCİNİ YİTİRMEDEN ÖNCE
YALNIZCA 10 SANİYE KADAR ZAMANI VARDIR.
BU DURUMDA NE YAPMANIZ GEREKİR?
CEVAP:
PANİĞE KAPILMADAN ÜST ÜSTE KUVVETLİCE ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN.
ÖKSÜRMEDEN ÖNCE HER SEFERİNDE DERİN BİR NEFES ALIN; ÖKSÜRÜKLERİNİZ GÜÇLÜ
OLSUN, DERİNDEN GELSİN VE UZUN SÜRSÜN, TIPKI GÖĞSÜNÜZDE BİRİKMİŞ BALGAMI
ATMAYA ÇALIŞIR GİBİ ÖKSÜRÜN.
HER İKİ SANİYEDE BİR DERİN NEFES ALIP ÖKSÜRÜN VE BUNU YA YARDIM GELENE DEK
YA DA KALP ATIŞLARINIZ TEKRAR NORMALE DÖNENE DEK SÜREKLİ YAPIN.
DERİN NEFES ALMAK CİĞERLERİ OKSİJENLE DOLDURUR.
ÖKSÜRMEK KALBE TAZYİK YAPAR VE KAN DOLAŞIMINI RAHATLATIR.
KALBE UYGULANAN BU TAZYİK, KALBİN NORMAL RİTMİNE DÖNMESİNİ KOLAYLAŞTIRIR.
BÜTÜN BUNLAR SİZE, BİLİNCİNİZİ KAYBETMEDEN ÖNCE HASTANEYE YETİŞECEK ZAMANI
TANIR.
NEDEN?
BU KONUDA MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK KİŞİYİ BİLGİLENDİRİN.
BU BİLGİ SAYISIZ İNSANIN HAYATINI KURTARABİLİR!!!
ASLA, 'BENİM BAŞIMA GELMEZ!' DİYE DÜŞÜNMEYİN.
HAYAT TARZIMIZIN EPEYCE DEĞİŞTİĞİ ŞU SON YILLARDA ARTIK HER YAŞTA İNSAN
KALP KRİZİ GEÇİRİYOR.
GERÇEK BİR DOST OLDUĞUNUZU GÖSTERİP BU MAKALEYİ
TANIDIĞINIZ HERKESE YOLLAYIN
Çok yorgunsunuz ve canınız da
fena halde sıkkın.
MÜTHİŞ GERGİN VE SİNİRLİ BİR HALDESİNİZ…
Birdenbire göğsünüzde,kolunuza ve çenenize doğru yayılmaya başlayan korkunç bir ağrı hissediyorsunuz.
En yakın hastaneye sadece on dakikalık mesafedesiniz ama hastaneye ulaşmayı başarıp başaramayacağınızdan bile emin değilsiniz.
NE YAPACAKSINIZ???
İLK YARDIM KURSLARINA KATILACAK KADAR AKLI BAŞINDA BİRİYDİNİZ AMA KURSTAKİ EĞİTMEN, SİZİN BAŞINIZA BİR ŞEY GELDİĞİNDE NE YAPACAĞINIZI ÖĞRETMEDİ!!!
YALNIZ BAŞINIZAYKEN KALP KRİZİ GEÇİRİRSENİZ NASIL HAYATTA KALIRSINIZ?
PEK ÇOK İNSAN KALP KRİZİ GEÇİRDİĞİ SIRADA TEK BAŞINA OLUYOR; ETRAFTA YARDIM
EDECEK KİMSE BULUNMUYOR. KALP ATIŞLARI DÜZENSİZLEŞEN VE KENDİSİNİ
BAYILACAKMIŞ GİBİ HİSSEDEN BİRİNİN
BİLİNCİNİ YİTİRMEDEN ÖNCE
YALNIZCA 10 SANİYE KADAR ZAMANI VARDIR.
BU DURUMDA NE YAPMANIZ GEREKİR?
CEVAP:
PANİĞE KAPILMADAN ÜST ÜSTE KUVVETLİCE ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN.
ÖKSÜRMEDEN ÖNCE HER SEFERİNDE DERİN BİR NEFES ALIN; ÖKSÜRÜKLERİNİZ GÜÇLÜ
OLSUN, DERİNDEN GELSİN VE UZUN SÜRSÜN, TIPKI GÖĞSÜNÜZDE BİRİKMİŞ BALGAMI
ATMAYA ÇALIŞIR GİBİ ÖKSÜRÜN.
HER İKİ SANİYEDE BİR DERİN NEFES ALIP ÖKSÜRÜN VE BUNU YA YARDIM GELENE DEK
YA DA KALP ATIŞLARINIZ TEKRAR NORMALE DÖNENE DEK SÜREKLİ YAPIN.
DERİN NEFES ALMAK CİĞERLERİ OKSİJENLE DOLDURUR.
ÖKSÜRMEK KALBE TAZYİK YAPAR VE KAN DOLAŞIMINI RAHATLATIR.
KALBE UYGULANAN BU TAZYİK, KALBİN NORMAL RİTMİNE DÖNMESİNİ KOLAYLAŞTIRIR.
BÜTÜN BUNLAR SİZE, BİLİNCİNİZİ KAYBETMEDEN ÖNCE HASTANEYE YETİŞECEK ZAMANI
TANIR.
NEDEN?
BU KONUDA MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK KİŞİYİ BİLGİLENDİRİN.
BU BİLGİ SAYISIZ İNSANIN HAYATINI KURTARABİLİR!!!
ASLA, 'BENİM BAŞIMA GELMEZ!' DİYE DÜŞÜNMEYİN.
HAYAT TARZIMIZIN EPEYCE DEĞİŞTİĞİ ŞU SON YILLARDA ARTIK HER YAŞTA İNSAN
KALP KRİZİ GEÇİRİYOR.
GERÇEK BİR DOST OLDUĞUNUZU GÖSTERİP BU MAKALEYİ
TANIDIĞINIZ HERKESE YOLLAYIN
14 Eylül 2008 Pazar
En ucuz araba' hayal oldu
Hintli otomotiv üreticisi Tata Motors, Batı Bengal eyaletinde çiftçilerin protesto gösterilerinin devam etmesi üzerine dünyanın en ucuz arabası ''Nano''nun üretileceği fabrikadaki çalışmaları süresiz olarak durdurdu.
Şirketin sözcüsü Sureş Rangaracan yaptığı açıklamada, Batı Bengal'de Singur'daki Nano fabrikasında kimsenin çalışmadığını ve bazı uluslararası görevlilerin ülkelerine döndüğünü söyledi.
Nano fabrikasına yönelik düşmanca ve göz korkutucu davranışların devam ettiğini belirten sözcü, ''Fabrika, koşullar uygun olmadığı ve proje desteklenmediği sürece etkin biçimde faaliyet göstermeyecek. Biz Batı Bengal'e, ekonomik değer yaratma, refah ve istihdam sağlayabilme umuduyla geldik'' dedi.
Şirketin, Nano'nun üretimini belirlenen tarihe yetiştirmek amacıyla ülkedeki diğer altı fabrikada yapmak için araştırma yaptığını söyleyen Rangaracan, Tata Morots'un Singur'da üretim yapması için durumun düzelmesi gerektiğini vurguladı.
Singur'daki fabrikaya şimdiye kadar 350 milyon dolar yatırım yapan Tata Motors, burada eğittiği 762 işçiyi diğer fabrikalarında çalıştırmayı planlıyor.
Eyaletin Sanayi Bakanı Niruam Sen de yaptığı açıklamada, ''Bu eyalet için talihsiz ve kaygı verici bir durum. Buna hiç şüphe yok. Batı Bengal için üzücü bir gün'' dedi.
Tata şirketine yönelik protesto eylemlerinin başını çeken Trinamul Kongre partisi Başkanı Mamata Benerci ise, ''Tata'nın fabrikadaki çalışmayı durdurma kararı kendine ait. Biz hiç kimseyi engellemedik'' diye konuştu.
Tata Morots'un Başkanı Ratan Tata, daha önce yaptığı açıklamada, kendilerine yönelik protestolar sürerse ve fabrikanın bulunduğu yerde istenmiyorlarsa Batı Bengal'i terk etmeye hazır olduklarını söylemişti.
-KOMÜNİST HÜKÜMET DESTEK VERDİ-
Batı Bengal eyaletini 30 yıldır yöneten komünist hükümet Tata Motors'un, 2 bin 500 dolarlık Nano otomobili projesine destek vererek, Kalküta'nın 30 kilometre kuzeybatısındaki Singur bölgesinde fabrika kurulması için yaklaşık 4 milyon metrekarelik tarım arazisini istimlak etti.Hükümet tazminat önermesine rağmen, bazı çiftçiler bu öneriyi reddetti ve arazilerinin geri verilmesini isteyerek protesto gösterilerine başladılar.
Batı Bengal'deki muhalif partiler koalisyonu da verimli arazilerin sanayide kullanılmasına karşı olduklarını belirterek, Tata'ya karşı bayrak açtılar.
Hindistan Ticaret ve Sanayi Odaları Federasyonu ise Tata'yı Batı Bengal'de tutmak için siyasetçilere birlikte hareket etmeleri çağrısında bulunarak, Ratan Tata'ya destek verdiler.Nano'nun, yıl sonuna kadar piyasaya çıkması bekleniyor.
Batı Bengal, 1 milyardan fazla insanın üçte ikisinin geçimini tarımdan sağladığı Hindistan'da, tarım arazileri üzerinde fabrika kurulması yüzünden ulusal tartışmaların merkezi haline geldi.Tata Grup, otomotiv sektörünün yanı sıra çelik sanayi, yazılım hizmetleri, oteller, kimya sektörü ve sigorta alanlarında faaliyet gösteriyor.
Şirketin sözcüsü Sureş Rangaracan yaptığı açıklamada, Batı Bengal'de Singur'daki Nano fabrikasında kimsenin çalışmadığını ve bazı uluslararası görevlilerin ülkelerine döndüğünü söyledi.
Nano fabrikasına yönelik düşmanca ve göz korkutucu davranışların devam ettiğini belirten sözcü, ''Fabrika, koşullar uygun olmadığı ve proje desteklenmediği sürece etkin biçimde faaliyet göstermeyecek. Biz Batı Bengal'e, ekonomik değer yaratma, refah ve istihdam sağlayabilme umuduyla geldik'' dedi.
Şirketin, Nano'nun üretimini belirlenen tarihe yetiştirmek amacıyla ülkedeki diğer altı fabrikada yapmak için araştırma yaptığını söyleyen Rangaracan, Tata Morots'un Singur'da üretim yapması için durumun düzelmesi gerektiğini vurguladı.
Singur'daki fabrikaya şimdiye kadar 350 milyon dolar yatırım yapan Tata Motors, burada eğittiği 762 işçiyi diğer fabrikalarında çalıştırmayı planlıyor.
Eyaletin Sanayi Bakanı Niruam Sen de yaptığı açıklamada, ''Bu eyalet için talihsiz ve kaygı verici bir durum. Buna hiç şüphe yok. Batı Bengal için üzücü bir gün'' dedi.
Tata şirketine yönelik protesto eylemlerinin başını çeken Trinamul Kongre partisi Başkanı Mamata Benerci ise, ''Tata'nın fabrikadaki çalışmayı durdurma kararı kendine ait. Biz hiç kimseyi engellemedik'' diye konuştu.
Tata Morots'un Başkanı Ratan Tata, daha önce yaptığı açıklamada, kendilerine yönelik protestolar sürerse ve fabrikanın bulunduğu yerde istenmiyorlarsa Batı Bengal'i terk etmeye hazır olduklarını söylemişti.
-KOMÜNİST HÜKÜMET DESTEK VERDİ-
Batı Bengal eyaletini 30 yıldır yöneten komünist hükümet Tata Motors'un, 2 bin 500 dolarlık Nano otomobili projesine destek vererek, Kalküta'nın 30 kilometre kuzeybatısındaki Singur bölgesinde fabrika kurulması için yaklaşık 4 milyon metrekarelik tarım arazisini istimlak etti.Hükümet tazminat önermesine rağmen, bazı çiftçiler bu öneriyi reddetti ve arazilerinin geri verilmesini isteyerek protesto gösterilerine başladılar.
Batı Bengal'deki muhalif partiler koalisyonu da verimli arazilerin sanayide kullanılmasına karşı olduklarını belirterek, Tata'ya karşı bayrak açtılar.
Hindistan Ticaret ve Sanayi Odaları Federasyonu ise Tata'yı Batı Bengal'de tutmak için siyasetçilere birlikte hareket etmeleri çağrısında bulunarak, Ratan Tata'ya destek verdiler.Nano'nun, yıl sonuna kadar piyasaya çıkması bekleniyor.
Batı Bengal, 1 milyardan fazla insanın üçte ikisinin geçimini tarımdan sağladığı Hindistan'da, tarım arazileri üzerinde fabrika kurulması yüzünden ulusal tartışmaların merkezi haline geldi.Tata Grup, otomotiv sektörünün yanı sıra çelik sanayi, yazılım hizmetleri, oteller, kimya sektörü ve sigorta alanlarında faaliyet gösteriyor.
Elektrik Zamın Hep Oyun
Bence zama yapmamlarının yeri yeni elektrik kaynakları bulunması ve ileriye dönük sitem yapmaları daha iyi olurdu ama nedensen bizim insanımız hep hazırı yemek taraftarı ve kolaya kaçmanı yollarını arıyorlar ................
Elektriğin toptan satışına 1 Ekim'den itibaren geçerli olmak üzere yapılan yüzde 34'lük zam, abonelere yüzde 15 civarında yansıyacak.Vatandaş zammın yüzde 34 oranında faturalarına yansımamasından, kamu santrallerinin ürettiği ucuz maliyetli elektrik sayesinde kurtuluyor. Yılbaşından bu yana elektriğe üçüncü kez yapılan fiyat ayarlamasıyla 8 aylık artış yüzde 50'yi geçmiş olacak. Son elektrik zammı ilginç bir ayrıntıyı da ortaya çıkardı; Türkiye Elektrik Ticaret AŞ (TETAŞ), maliyet artışları gerekçesiyle yüzde 34 zam isteğiyle Enerji Üst Kurulu'na başvurdu. Kurul, bu talebe olumlu cevap verdi. Ancak yüksek zam, abonelere aynı oranda yansımayacak. Nedeni ise Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ), abonelere sattığı elektriğin bir bölümünü; pahalı elektrik üreten özel sektör şirketlerinden alıp satan TETAŞ'tan, bir bölümünü ise daha ucuz üretim yapan ve yine kamu şirketi olan Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ)'den alıyor.
Kamunun ucuz elektriği sayesinde TEDAŞ, abonelere uyguladığı zam oranını düşük tutuyor.TETAŞ, sattığı elektriğin bir bölümünü yap-işlet, yap-işlet-devret yöntemleriyle kurulan özel sektör santrallerinden alıyor ve elektrik dağıtım şirketine satıyor.
Dağıtım şirketi bu pahalı elektriğin yanında daha ucuz üretim yapan EÜAŞ'tan da elektrik alıyor. İki girdinin ortalaması hesaplanarak faturalara yansıyacak rakam belirleniyor.Petrol ve gaz fiyatları düşüyor
Otomatik fiyatlandırma sistemi 1 Temmuz'da yürürlüğe girdi. Buna göre elektrik birim fiyatları döviz, faiz, petrol, doğalgaz vb. girdi maliyetlerindeki hareketlere göre yılda üç kez belirlenecek. Son dönemde petrol fiyatları sürekli arttığı için elektrik ve doğalgaz fiyatlarına zam yapıldı. Sistem gereği 1 Ekim'de elektrik fiyatları yeniden belirlenecek. Ancak, zammın petrol fiyatlarının yüzde 30 civarında düştüğü bir döneme denk gelmesi ilginç bulundu.
Elektriğin toptan satışına 1 Ekim'den itibaren geçerli olmak üzere yapılan yüzde 34'lük zam, abonelere yüzde 15 civarında yansıyacak.Vatandaş zammın yüzde 34 oranında faturalarına yansımamasından, kamu santrallerinin ürettiği ucuz maliyetli elektrik sayesinde kurtuluyor. Yılbaşından bu yana elektriğe üçüncü kez yapılan fiyat ayarlamasıyla 8 aylık artış yüzde 50'yi geçmiş olacak. Son elektrik zammı ilginç bir ayrıntıyı da ortaya çıkardı; Türkiye Elektrik Ticaret AŞ (TETAŞ), maliyet artışları gerekçesiyle yüzde 34 zam isteğiyle Enerji Üst Kurulu'na başvurdu. Kurul, bu talebe olumlu cevap verdi. Ancak yüksek zam, abonelere aynı oranda yansımayacak. Nedeni ise Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ), abonelere sattığı elektriğin bir bölümünü; pahalı elektrik üreten özel sektör şirketlerinden alıp satan TETAŞ'tan, bir bölümünü ise daha ucuz üretim yapan ve yine kamu şirketi olan Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ)'den alıyor.
Kamunun ucuz elektriği sayesinde TEDAŞ, abonelere uyguladığı zam oranını düşük tutuyor.TETAŞ, sattığı elektriğin bir bölümünü yap-işlet, yap-işlet-devret yöntemleriyle kurulan özel sektör santrallerinden alıyor ve elektrik dağıtım şirketine satıyor.
Dağıtım şirketi bu pahalı elektriğin yanında daha ucuz üretim yapan EÜAŞ'tan da elektrik alıyor. İki girdinin ortalaması hesaplanarak faturalara yansıyacak rakam belirleniyor.Petrol ve gaz fiyatları düşüyor
Otomatik fiyatlandırma sistemi 1 Temmuz'da yürürlüğe girdi. Buna göre elektrik birim fiyatları döviz, faiz, petrol, doğalgaz vb. girdi maliyetlerindeki hareketlere göre yılda üç kez belirlenecek. Son dönemde petrol fiyatları sürekli arttığı için elektrik ve doğalgaz fiyatlarına zam yapıldı. Sistem gereği 1 Ekim'de elektrik fiyatları yeniden belirlenecek. Ancak, zammın petrol fiyatlarının yüzde 30 civarında düştüğü bir döneme denk gelmesi ilginç bulundu.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)